web analytics

“Azerbaycan Ne Kadar Can?

Yayınlama: 10.07.2025
A+
A-

Bazı kardeşlikler vardır; protokol masalarında değil, secde başlarında imzalanır. Bazı dostluklar vardır; el sıkışmalarla değil, omuz omuza verilen şehadetlerle yazılır. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki bağ, işte tam olarak böyledir. Bu ilişki, yalnızca dış politikaya sığmayacak kadar büyük, yalnızca bir stratejik ortaklık metniyle anlatılamayacak kadar derin bir hakikattir.

Bu, bir kardeşlikten öte; bir ruh meselesidir. Adını koymaya çoğu zaman korkulan ama hissedildiğinde yürekleri titretip gözleri yaşartan bir bağdır bu. Çünkü biz, birbirimizin yarasıyız. Birimizin canı yandığında, diğerinin yüreğine kor düşer.

Bugün hâlâ bazı çevreler, Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkiyi “enerji koridoru”, “jeopolitik denge”, “askeri entegrasyon” gibi Batı merkezli kavramlarla tarif etmeye çalışıyor. Oysa sormak gerekmez mi: Bu kardeşlik TANAP’tan geçen doğalgazla mı sınırlı? Yoksa o borulardan geçen bir dua, bir selam, bir sadakat de var mı?

Konuşulmayanı konuşalım…

Sovyet rejiminin kara gölgesi Azerbaycan’ın üzerine düştüğünde sadece ezanlar susturulmadı, sadece camiler değil, vicdanlar da mühürlendi. Minareler yetim kaldı, secdeler hasrete döndü. “Ben Türk’üm” demek  bir etnik kimlik beyanı değil, aynı zamanda sürgün fermanına imza atmaktı.

Bugün Karabağ zaferinden bahsederken  kazanılan topraklara değil, on yıllarca susturulmuş kimliklere, bastırılmış hatıralara, unutturulmaya çalışılan kardeşliğe de şahitlik ediyoruz. Karabağ’ın özgürlüğü, bir zafer değil, aynı zamanda kalbimizin zincirlerini kırmaktı.

Bu kardeşlik; yalnızca enerji antlaşmalarıyla, ticaret rakamlarıyla, savunma sanayiiyle ölçülemez. Çünkü bu bağ, stratejiyle değil, sadakatle örülmüştür. Bu yüzden Karabağ’da gökyüzünde Türk SİHA’ları vardı ama yerde yürüyen asker; Azerbaycan’ın değil, ümmetin vakarıyla yürüyordu.O gün Şuşa’ya  tanklar değil, dualar yürüdü.

Ama bu kardeşlik sadece savaş meydanlarında değil; kitap sayfalarında, sahne ışıklarında, sınıf tahtalarında da yazılmalı. Kültürel bir seferberliğe dönüşmeli. Nizami Gencevi’yi “Fars şairi” diye pazarlayanlara karşı, onu kendi öz yurdunda, Azerbaycan Türkçesiyle anlatmalıyız. Ömer Halisdemir’i sahiplenmek ne kadar bizimse, Mübariz İbrahimovu’da  o kadar sahiplenmeliyiz.

Bugün Türkiye ile Azerbaycan; aynı kökten doğmuş iki çınardır. Kökleri Türklük, gövdeleri İslam, dalları ise adalet taşır. O dallar Bosna’ya da uzanır, Kudüs’e de, Güney Azerbaycan’a da…

Güney Azerbaycan… Orada yaşayan milyonlarca soydaşımız, bizim gönül haritamızda müstesna bir yerdedir. Bugün bu konuda Türkiye ve Azerbaycan’ın yürüttüğü derinlikli, dengeli ve hikmetli diplomasi; barışın da, kardeşlik hukukunun da en sağlam teminatıdır. Çünkü bazen sahiplenmek, bağırarak değil; basiretle olur. Diplomasi, bazen susarak değil, suskunlukta saklı bir kararlılıkla yapılır.

Ve elbette…

Bazı çevreler bugün, özellikle Azerbaycan’a dönük olarak “İsrail’le yakınlık” gibi ithamları dillerine doluyor. Oysa bu ithamlar, ya art niyetle üretilmiş ya da sahadaki gerçeklikten bihaber söylemlerdir. Çünkü Azerbaycan, Filistin meselesini yalnızca bir siyasal çatışma değil, bir vicdan meselesi olarak görmektedir. Bakü, her uluslararası platformda Filistin’in haklı davasına açıkça destek vermiş, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını ,Doğu Kudüs’teki tutumunu kınayan kararların altına imzasını atmıştır.

Bugün Azerbaycan halkının gönlünde, Kudüs’ün mahzun çığlığıyla Karabağ’ın yetim çığlığı aynı safta yankılanır. Aynı seccadede, biri Şuşa için dua ederken diğeri Mescid-i Aksa için gözyaşı döker.

Azerbaycan halkı , sesini yükseltirken bağırmayı değil; vakar içinde adaletin yanında saf tutmayı tercih etmiştir. Gazze’ye insani yardım gönderen ülkeler arasında Azerbaycan da vardı. Üstelik sadece devlet eliyle değil, halkın ve sivil toplumun da el uzattığı, çocuklar için oyuncak, hastalar için ilaç yolladığı sessiz bir destekti bu. Belki manşet olmaz bu haberler, belki ekranlarda görünmez ama bir milletin kalbinde yer etmiş bir davadır Filistin.

Biz biliriz:

Azerbaycan’ın durduğu yer bellidir:

Mazlumun yanıdır.

Hakkın yanıdır.

Kim ne derse desin, biz biliriz ki Azerbaycan bizi bırakmaz !

Biz de Azerbaycan’ı yalnız bırakmayız.

Çünkü bu kardeşlik; sadece resmi bildirgelerle değildir

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 1 Yorum
  1. T. dedi ki:

    Kaleminize sağlık