web analytics

Savaş Suçları ve İnsan Hakları Adaleti: Filistin’de Hukuk İşlemiyor mu?

Yayınlama: 17.05.2024
A+
A-
Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2020 yılında mezun olan Nupel Dicle Oyur, 2021 yılında zorunlu stajını bitirerek Diyarbakır’da İdare Hukuku, Ceza Hukuku, İş Hukuku, Tazminat Hukuku ve Aile Hukuku gibi alanlarda çok yönlü bir şekilde avukatlık mesleğini icra etmektedir. Avukatlık mesleğinin yanında tiyatro oyunculuğu da yapmış ve aynı zamanda birçok gönüllü davaya katılmış Oyur, hukuk ve adalet sistemine dair merak edilenlerle Gazetemizde, okurlarıyla buluşuyor.  

Hamas hareketinin 7 Ekim’de başlattığı saldırıdan bu yana İsrail ile Filistinliler arasında yaşanan çatışmalar, birçok ölüme ve savaş suçlarına dair karşılıklı suçlamalara yol açmıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana geliştirilen karmaşık uluslararası adalet sistemi çerçevesinde, devletler meşru müdafaa amacıyla hareket ettiklerini öne sürse bile silahlı çatışma kuralları herkes için geçerlidir.

Silahlı çatışmanın uluslararası kabul görmüş kuralları, Birleşmiş Milletlerin tüm üye devletleri tarafından onaylanan 1949 Cenevre Sözleşmelerinde belirlenmiş ve uluslararası savaş suçları mahkemelerinin kararlarıyla desteklenmiştir. Uluslararası insancıl hukuk ve Cenevre Sözleşmeleri gibi kuralların, savaş sırasında sivillere, askerlere ve savaş esirlerine nasıl davranılması gerektiğini belirler. Ayrıca bu kuralların sadece devletlerin resmi silahlı kuvvetleri için değil, aynı zamanda organize silahlı gruplar ve Hamas savaşçıları gibi devlet dışı aktörler için de geçerlidir. Bu kurallar, tüm çatışma taraflarının uyması gereken standartları belirler.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Filistinli silahlı grupların sivilleri açıkça hedef alması, ayrım gözetmeyen saldırılar düzenlemesi ve sivilleri rehin alması gibi eylemleri olası savaş suçları olarak belirtmiştir. Aynı zamanda, İsrail’in Gazze’deki saldırılarında yüzlerce Filistinlinin öldürülmesi de savaş suçu iddiaları arasında yer almaktadır. Rehin alma, cinayet ve işkence Cenevre Sözleşmelerinde açıkça yasaklanmıştır. İsrail’in tepkisi de savaş suçları açısından incelenebilir.

İsrail, Hamas’a yanıt olarak Gazze Şeridi’ni kuşatma altına almış ve yoğun bombardıman kampanyaları düzenlemiştir. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Gazze’de uluslararası insancıl hukukun ihlal edildiğine dair endişelerini dile getirmiş ve sivillerin korunması çağrısında bulunmuştur.

Silahlı çatışma yasalarına göre sivilleri hedef almak yasaktır. Askeri hedeflere yönelik saldırılar orantılı olmalıdır; yani saldırılar, çok büyük sivil kayıplara veya sivil mülklerin zarar görmesine yol açmamalıdır. Orantılılık, sivil kayıpların o saldırıdan beklenen askeri kazançla dengeli olması gerektiği anlamına gelir.

Savaş suçları iddialarını ilk olarak yerel yargı mercileri, yani İsrail ve Filistin mahkemeleri kovuşturabilir. Eğer yerel yargılamalar yapılmazsa, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) devreye girebilir.

UCM, üye devletlerin topraklarında veya vatandaşlarının işlediği suçları yargılama yetkisine sahiptir. Filistin, Roma Statüsü’nü imzalayarak UCM’nin yargı yetkisini tanımıştır, ancak İsrail bu durumu kabul etmemektedir.

UCM, bir ülkenin kendi yargı sisteminin savaş suçlarını etkili bir şekilde soruşturamadığı veya yargılayamadığı durumlarda devreye girer. Yani, öncelikli olarak yerel mahkemeler sorumlu tutulur, ancak yerel yargı sistemleri bu görevi yerine getiremezse UCM müdahale eder.

UCM, üye devletlerin topraklarında işlenen savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırımı soruşturma yetkisine sahiptir. UCM, Filistin’i üye devlet olarak tanımakta, ancak İsrail bu durumu resmi olarak kabul etmemektedir.

UCM’nin halihazırda Ukrayna, Afganistan, Sudan ve Myanmar gibi çeşitli bölgelerde 17 farklı dava üzerinde çalıştığı bilinmektedir. İşgal altındaki Filistin topraklarında 2021’den beri soruşturma yürüten UCM, henüz herhangi bir tutuklama emri çıkarmamıştır.

UCM neden hala tutuklama emri çıkarmamıştır diye düşünebilirsiniz tabiki. Bunun birçok nedeni var. Örneğin; UCM’nin yargı yetkisi ve kararları, uluslararası siyasi dinamikler ve üye devletlerin işbirliğine dayanır. İsrail, Roma Statüsü’nü imzalamadığı için UCM’nin yargı yetkisini tanımamaktadır. Bu durum, soruşturma ve olası tutuklamalarla ilgili zorluklar yaratabilir. Ayrıca, uluslararası siyasi baskılar ve diplomatik hassasiyetler de UCM’nin kararlarını etkileyebilir.

Unutmayalım ki; “Adaletin kılıcı yavaş keser, ama derin izler bırakır; uluslararası hukukun ışığında, her suçun bir bedeli vardır ve bu bedel er ya da geç ödenir.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.