Bir gün önce Filistin, Gazze için eylem günü, bir gün sonra 100.yıl.. Ve biz, 100 yıl sonra hala, ne Osmanlı devletinin yıkılışının başlangıcı olan Çanakkale’yi biliyoruz ve ne de Cumhuriyete giden yolda Filistin’in önemini. Evet, Anadolu’nun işgali İzmir’den değil, Filistin cephesinde, Fransızların Lazkiye üzerinden Hatay’dan Dörtyol’a girişinde sıkıldı ilk kurşun.
Çanakkale savaşında o cephedeki Liman Von Sanders de, Mustafa Kemal de, İngilizler de, Fransızlar da, evet İzzeddin Kasam da, Siyon Katır birliği de bu bölgeye geldi.
Size Hatay Cumhuriyeti’ni anlatırlar, ama İzzeddin Kassam’ı ve Siyon katır birliğini anlatmazlar. Size 19 Mayısı, Sivas ve Erzurum kongresini anlatırlar ama, Anadolu topraklarında kurulan ilk İslam Cumhuriyetinden, Başkanlıkla yönetilen, Konfederatif, Meclisi, hükümeti, ordusu, parası, pulu, 18 yaşındaki kadınların ve erkeklerin oyları ile seçilen Meclisi ve tabi Anayasası olan Kars İslam Cumhuriyetinden bahsetmezler. Ne Filistin mitingi ve de Cumhuriyet bayramı kutlamalarında bile kimse bundan bahsetmez.. Bugünkü Filistin bayrağının Osmanlıya isyan eden, İngilizlerin Halife yapmak istediği, Şerif Hüseyin için İngilizlerin çizdiği bir bayrak olduğunu da bilmeyiz. Bu bayrak, aynı zamanda Nasır’ın, Esad’ın, Saddam’ın da kullandığı bir bayraktı.. O çok sevdiğimiz (!?) Osmanlı arması da İngiliz işçiliğidir.
Sahi, önceki gün İstanbul’daki mitingde, İsrail’i savaş suçu işlemekle suçladık da, peki Uluslararası Ceza Mahkemesine, kim ne zaman başvuracak. İş İstanbul sözleşmesinden çekilme işine benzemesin de. O yaldızlı sözler tamam da, bundan sonra kim ne yapacak onu bekliyorum.
Sakın bana Gazzelilerin Sina’ya, ya da bölgeye ve bu arada Türkiye’ye tahliyesinden söz etmesin. Bu Siyonist senaryoya hizmet etmekten başka bir anlam taşımaz.
Bana önce İsrail Cumhurbaşkanının niçin geldiğini, Netenyahu’nun niye geleceğini, Erdoğan’ın niçin gideceğini, Bizim dışişleri bakanının İşgal altındaki topraklara niçin gittiğini, ne konuşulduğunu açıklasın. G20’de imzaladıkları 50 sayfalık nihai bildirisini bile 7 kısa cümle ile açıklayanlardan bu sorunun cevabını beklemek saflık olur. Ya da daha biz depremde ölenlerin sayısını bile öğrenemedik, oysa CoVID komplosunda her gün ölü rakamını açıklıyorlardı.
Haydi, o kadar tespit yaptınız. Zaten bu insanlar onu biliyor ve istiyor. Peki, şimdi bu konularda siz yapacaksınız. Bakanlarınız eylem planlarını açıklasınlar. Milli Güvenlik Kurulu bu konuda, verilen sözlerle ilgili toplanacak mı?
Bakın İki devletli çözüm bir hayal. Bu çözümün (!?) ilk etabında FKÖ’nün muhatap alınması gerekiyor. Onun için Gazze yönetiminin, Filistin direnişinde Hamasın askeri kanadının tasfiyesi ve sivil kanadın küçük bir parti olarak Filistin yönetiminde temsili gerekiyor ki, Abbas yönetimi, İsrail’in karşısında tek resmi temsilci olsun. Bunun anlamı şu: Hz. Ömer’in Kudüs Barışı için referans olmaktan çıkartılıp, BM’nin hakemliğinde yeni bir çözüm planının hayata geçirilmesi gerek. Hamas bu senaryoda, Filistin milliyetçileri, Ateistleri, Solcuları, hatta LGBT’lileri ile birlikte onlar arasında bir renk olarak kalsın. Ve zaten onları sayısı da örtülü bir tehcirle o topraklardan sürülsün.
Bunun yolu da çok basit, Hamas üyeleri terörist ilan edilecek. Liderleri öldürülecek ya da tutuklanacak, diğerleri sürülecek. Onların planı bu. Sonra Araplarla masaya oturacaklar, bir anlaşma yapacaklar. Bu arada İsrail’in sınırları Güneyde Sina’ya, Doğuda Bekaa’ya doğru, Kuzeyde Hizbullah ve Falanjalistlerin bölgesine doğru genişletilecek, içerideki Araplar da Ürdün başta olmak üzere yeni işgal edilecek topraklara yerleştirilecek. Büyük orta doğu projesinin kalbinde Büyük İsrail gerçekleştirilecek. Bunu görmez misiniz.
Mescidi Aksaya gelince, Orada BAE’de ilk örneğini gördüğümüz 3 dine açık bir Yani Mescidi Aksa yıkılarak, o mekanda 3’lü bir mabed ve 3’lü bir yönetim kurulacak ve tabi orada UNESCO’nun da desteği ile tarihi bir kültür mirası olarak Süleyman Mabedi yeniden inşa edilecek.
Bu plan Hz. ÖMER BARIŞI’nın sona erdirilmesi demektir. Bakın Gazze’nin yıkılması, Hamasın sonu olur. Kendilerini aklamak için HAMAS’ı Terörist ilan edecekler. ABD dışişleri Bakanı HAMAS ile ilişkisi olan örgütleri de terörist ilan ediyor. Onların yöneticilerinin tutuklanması ve mal varlıklarına el konulmasını istiyor. İHH’yı ve onun gibi diğer İnsani yardım kuruluşlarını ne yapacaksınız. Ayasofya’yı restorasyon bahanesi ile kapatıyoruz, Mescidi aksa da aynı gerekçeyle her an kapatılabilir. Bir deprem ya da HAARP teknolojisi ile yıkılabilir. Onun için önce Gazze’den kurtulmaları gerekiyor. Bunu görmüyor musunuz?
Bakın, geçen gün İsmail Nacar bir mesaj gönderdi. Evet: “Hariciyemiz, umarım bu rehineler meselesine basiretle yaklaşarak adil bir sonuç elde etmeye çalışırken, 1967 sınırlarını esas alan bağımsız bir Filistin devletinin de yol haritasını ortaya kor. Yoksa mevcut tablo karşısında Hamas’a, “Elindeki rehineleri bırak” demek büyük bir haksızlık ve zulüm olur. Çünkü İsrail’in elinde de binlerce Filistinli tutsak var. İkincisi, Hamas, elindeki tek koz olan rehineleri bırakırsa Gazze’deki soykırım ve katliamların durmasının güvencesini kim sağlayacak? Görüldüğü gibi, hiçbir hukuk ve ahlak kuralı tanımayan İsrail, BM’de hedef alıyor. Onun içindir ki Türkiye rehineleri kurtarma hevesinden ziyade, olaya daha kapsamlı bir perspektifle eğilmek zorundadır.” Bakın ekrana çıkarttığınız adamların referansı kutsal metinler değil. Günlük politik kaygılarla yorumluyorlar hadiseleri. Bunlar iktidarın duymak istediğini söylerken, halka vicdani mesajlar vererek işi geçiştiriyorlar. Bütün bunlar zaman kaybına, can kaybına sebep oluyor ve kriz daha da derinleşiyor.
Filistin-İsrail çatışmasını “iki grup halk için iki devlet” yaklaşımı ile çözülmez. Karşınızda “Tanrıyı kıyamete zorlayan” bir topluluk var. Karşınızda Mescid-i Aksa’yı yıkmaya yemin etmiş, Meşiah’ın gelişini haber veren Siyonist bir çete var. Musevilerin dindarları da bu devlete karşı. Filistin devleti diye Filistin’deki seküler solcu Araplara devlet bağışlamak isteyen bir irade var. Kudüs de bu devletin başşehri olacakmış. İyi Yahudilerin de başşehri Kudüs olacak, bundan sonra Müslüman Filistinlileri ve Müslüman ziyaretçileri Filistin polisi coplayacak. Bu mu çözüm dediğiniz şey. Filistin yönetimini yarın Ateist bir iktidar ele geçirir, onlar da AB’ye girmek isterse, Onlar da İstanbul Sözleşmesi’ni imzalarlarsa, Mescid-i Aksa’ya LGBT’li imam mı tayin edeceksiniz. Kudüs’ün kenarında siyasi bir otorite olabilir, onlar Mescid-i Aksa ve Kadim Kudüs üzerinde ne ayrı ayrı ne de birlikte o topraklara hakim olamazlar. Ancak koruyucu ve hadim olabilirler. Filistin toprakları elbette Filistin halkının hakkıdır. Filistin devleti de bütün o halkların toprağıdır. BM’nin öngördü “İki devletli çözüm, Ürdün Nehri‘nin batısındaki İsrail’in yanında bağımsız bir Filistin devleti öngörmektedir”
2 devletli çözüm Kıbrıs için denenmiş başarılı olmamıştır. Bu proje Kore’de de başarılı olmadı, Yemen’de de. Doğu Almanya-Batı Almanya da model olamaz. Sorun sadece 2 devlet değil, Mukaddes mekânların siyasi otoritenin ötesinde ayrı bir statüde olması gerek. Buna Mekke ve Medine de sahil.
İki devleti bırakın, Gazze ve Abbas yönetimindeki FKÖ kendi içinde birlik kurabilir mi, önce ona bakalım. Ya da 40 hafta süren direnişle ve kendi için yamalı bohça koalisyonları ile bu günkü İsrail nereye gidebilir. Tek bir Filistin de yok, tek bir İsrail de. Tek bir Türkiye bile siyasi olarak 100 yıldır başarılamadı. Önce tek parti döneminin diktatörlüğü, ardından çok partili döneme geçtik derken soğuk savaşla birlikte gerçekleşen darbeler. Ve bugün AK Parti-CHP, bir bütününün iki parçası mı, ya da ülkeyi birbirinden kurtarmaya çalışan iki düşman topluluk mu? Bugünkü İsrail devleti, Rabbi Musevi toplulukların kabul etmediği bir yapı. 2’li çözüm hem Filistin içinde, hem de İsrail içinde yeni çatışmaların sebebi olacaktır. Kutsal belde siyasi ve dini hesaplaşmaların arenası haline gelecektir. Ve aslında emperyal sistemde bu çatışmadan ve bu kandan beslenmektedir.
İsrail’de yarın Faşist/Siyonist bir parti iktidara gelir, bütün vaatler hayal olur. Ya da Arap Milliyetçisi / Sosyalist bir grup iktidar olur Filistin’de de işler karışır. Ne yani Filistin halkının hepsinin Müslüman olduğunu kim söyledi. Filistinlilerin de Müslümanı olduğu gibi, Milliyetçisi de var, sosyalisti de, Ateisti de var, Liberali de, Sağcısı da var, solcusu da, Fahişeleri ve türevleri de var. Filistin’de FETÖ’nün zihniyet ikizi topluluklar da var, din, ahlak ve gelenekten, biyolojik cinsiyetten bağımsız Pedefolik Resetçileri de vardır. Ankara HABAT’çılarla anlaşıyorsa, FÖK niye anlaşmasın. O zaman ne olacak bu işin sonu!?
Varsayalım, bugün hepsi Müslüman ve içlerinde hiç kötü yok, bu kaç yıl böyle sürüp gidecek. Hz. Peygamberin vefatın dan hemen sonra Kerbela’da neler yaşandığını bilmeyen var mı? Böyle bir kalıcı çözüm olmaz. Filistin halkının yoldan çıkmayacağının bir garantisi var mı? Eğer böyle bir durum yaşanırsa, Kudüs başkenti olan Filistin devletinin zalim yöneticilerinin elinden nasıl kurtaracağız Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı. Zalimin Yahudi’si olduğu gibi, Arap’ı da olur, Türk’ü de, Kürt’ü de, Rus’u da olur, Çinlisi de, Amerikalısı ya da Avrupalısı da.
Biz daha Filistin’e doğru düzgün bir bayrak bile bulamadık. Bu kulağa hoş gelen fantezilerden ne zaman kurtulacağız bilmiyorum. Gerçekten Filistin devletinin bayrağı, bu İngilizler tarafından çizilen Şerif Hüseyin’in bayrağı mı olacak. Gerçekten Abbas’ın başkanlığında Kudüs’te bir Filistin devleti bütün sorunların çözümü için yeterli mi? Hiç sanmam.
Önceki günkü Filistin mitingi ve dünkü 100.yıl kutlamaları bana kalırsa, ruhsuz, günü kurtarmaya ve hadiseleri geçiştirmeye yönelik politik gösterilerden ibaretti. Biz ne Osmanlının yıkılışını ve ne de Cumhuriyeti, Cumhuriyetin kuruluşunu anlayabildik. Övünmek, dövünmekle vakit geçiriyoruz. Yazık. Ya Rab bize akıl ve sabır ver, bizi doğru yola ilet, bize cesaret ve güç ver ve bizi affet. Selam ve dua ile.
Değerli düşünür ve yazar Büyüğümüz, dar yerde çok uzun bir tarih dilimini en yalın en önemlisi kanaatimce doğru şekliyle tarif etmişsiniz. T E B R İ K ederiz.