Zeki insan, önce şunu sorar: Gerçekten bir tanker mi konuşuyoruz, yoksa tanker sadece konuşulması istenen şey mi? Bir devlet neden binlerce kilometre ötede, açık denizlerde bir ticaret gemisini “ulusal güvenlik” gerekçesiyle durdurur?Ulusal güvenlik, ne zamandan beri başka ülkelerin gelir damarlarında başlar?

Eğer mesele yalnızca uyuşturucuysa, neden bu operasyon şimdi yapıldı?Uyuşturucu dün yok muydu? Yoksa bugün değişen şey uyuşturucu değil de ABD’nin dünya üzerindeki konumu mu?
Zeki insan burada durur ve ikinci soruyu sorar:
ABD neden son yıllarda krizlerini hep “güvenlik” kelimesiyle anlatıyor? Güvenlik mi azalıyor, yoksa güvenliği anlatma ihtiyacı mı artıyor? Vietnam’da neydi tehdit? Afganistan’da neydi? Irak’ta ne vardı? Suriye’de neyi kurtarmaya çalışıyorlar? Ve şimdi Venezuela’da neyi durduruyorlar? Gerçekten bir şey mi durduruluyor, yoksa bir şeylere mi hazırlanılıyor?
Zeki insan bilir: İmparatorluklar geri çekildiklerini kabul etmez; yön değiştirdiklerini anlatırlar.
Peki ABD bugün hangi cepheden yoruldu? Ortadoğu mu? Avrasya mı?Yoksa kamuoyuna anlatılamayan maliyetler mi?
Amerikan halkı artık “orada ne işimiz var?” diye sorarken, Washington bu sorudan kaçmak için “burada ne işimiz var?” sorusunu mu üretiyor? Ve bu “burası” neden giderek ABD kıtasına daha yakın hâle geliyor?
Zeki insan üçüncü soruyu sorar: VENEZUELA NEDEN?
Dünyada petrolü çok olan başka ülkeler yok mu? Peki hangileri hem bu kadar zengin, hem bu kadar kırılgan, hem bu kadar yalnız? Hangileri ekonomik olarak tek bir kaynağa bu kadar bağımlı? Ve hangileri iç siyasi çatışmalarla bu kadar yıpranmış durumda?
Petrol zenginlik midir, yoksa yanlış yönetildiğinde stratejik bir lanet mi?
Bir ülkenin nefesi tek bir borudan geliyorsa, o boruya dokunmak savaş mıdır, yoksa mesaj mı?
Zeki insan şu soruyu da sorar: ABD neden doğrudan askerî müdahale yerine ekonomik damarlarla ilgileniyor?
Yoksa çağ değişti mi? Yoksa tankların yerini finans mı aldı? Yoksa yaptırımlar, gemilerden daha sessiz fakat daha mı etkili ?
Bir tanker durdurulduğunda, aslında ne durur? Bir gemi mi? Bir gelir mi? Yoksa bir ülkenin geleceğe dair umutları mı?
Zeki insan bir adım daha atar: Ortadoğu’da İsrail faktörü ABD’yi ne kadar bağlıyor?
Bu bağ, Washington’ın manevra kabiliyetini artırıyor mu, yoksa daraltıyor mu? İsrail’in güvenliği için atılan her adım, ABD’yi küresel algı açısından biraz daha yalnızlaştırmıyor mu? Eğer öyleyse, ABD neden daha az tepki çekeceği, daha az sorgulanacağı, “arka bahçe” olarak gördüğü coğrafyalara yönelmesin?
Latin Amerika neden yeniden hatırlandı?Neden Karayipler? Neden Venezuela?
Zeki insan burada çok kritik bir soru sorar: ABD’nin asıl korkusu Maduro mu, yoksa Maduro’nun kimlerle yan yana durduğu mu?
Rusya, Çin ve İran… Bu üçlü yalnızca diplomatik bir tercih mi, yoksa ABD’nin kıtasal hâkimiyetine doğrudan bir meydan okuma mı? Eğer mesele uyuşturucuysa, Rusya neden sorun?Eğer mesele insan haklarıysa, Çin neden bu denklemde? Eğer mesele demokrasi ise, İran bu tabloda neden bu kadar önemli?
Yoksa mesele, kelimelerin söylediği değil, kelimelerin sakladığı şey mi?
Zeki insan şunu da sorar: ABD’de liderler değişirken stratejiler neden bu kadar benzer kalıyor?
Gerçekten politikacılar mı karar veriyor, yoksa politikacılar kararların yüzü mü?
“Ulusal çıkar” denilen şey, ne zamandan beri başka ülkelerin kaynaklarını kapsar hâle geldi? Ve bu çıkarlar neden hep haritalarla örtüşür?
ULUSLARARASI HUKUK BU TABLODA NEREDE DURUYOR?
Açık denizlerde ticari gemilere müdahale ne zaman normalleşti? Hukuk esnetildiğinde, sırada hangi sınırlar var?
Zeki insan son soruya gelir: Bu kriz gerçekten Venezuela’yı mı ilgilendiriyor, yoksa dünya henüz adını koyamadığı yeni bir jeopolitik döneme mi giriyor?
Söyle zeki insan; bir tankerle başlayan şey, bir kıtayla mı devam edecek? Ve sence bu kez bedeli kim ödeyecek?
Zeki insan bilir: Silahlar patladığında değil, sorular sustuğunda tehlike büyür ve bugün asıl tehlike, çok az kişinin doğru soruları sormasıdır.
Gürkan KARAÇAM