web analytics

Sosyal Medya İle Sosyalleşirken Sosyal Olarak Çürüdüğümüzün Farkında Mıyız?

Yayınlama: 21.06.2025
A+
A-
2020 yılında Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Avukat Nupel Dicle Oyur, 2021’de Diyarbakır Barosu’na bağlı olarak Ceza, İş ve Aile Hukuku gibi alanlarda avukatlık yapmaya başlamıştır. Çözüm odaklı yaklaşımıyla müvekkillerine en iyi hukuki desteği sağlamaktadır. Sanata olan ilgisiyle tiyatro deneyimini mesleğine entegre eden Oyur, hukuku insani bir bakış açısıyla sunmaktadır. Toplumsal sorumluluk bilinciyle gönüllü davalarda yer alan ve insan hakları savunuculuğu yapan Oyur, hukuki bilgilerini Gazetemizdeki yazılarında paylaşarak adalete erişimi kolaylaştırmayı hedeflemektedir. Hem mesleki yetkinliği hem de sanata olan ilgisiyle dikkat çeken Oyur, yazılarıyla adalet sistemine ışık tutmaya devam edecektir.

“Birini öldürmeye karar verdim ama kimi bilmiyordum.”
Bu cümleyi kuran bir çocuk. 17 yaşında. Annesini kaybetmiş, babasına öfkeli, doktora düşman, hayata küs. Ve plan yapmış. Plastik eldiven, kelebek bıçak, internette cinayet sonrası yapılması gerekenler… Sonra birini seçmiş. Denk geleni. Bir başka çocuğu.

Bir çocuk “birini öldürmeye karar verdim ama kimi bilmiyordum” diyorsa, orada artık sadece suç değil, sistem konuşmalıdır. 17 yaşındaki bir gencin, planını tek başına yapabilmesi, hiçbir yetişkinin radarına girmemesi; bu yalnızca bireysel bir cinnet değil, toplumun tamamının iflas etmiş sigortasıdır.

Peki Biz Ne Yapıyoruz?

Bu haberi birkaç saniyeliğine okuyup, ardından TikTok’ta bir dans videosuna geçiyoruz. Toplumsal hafızamızın süresi bir Instagram hikâyesi kadar kısa artık. Duygularımızı kaybettik, tepkilerimizi yitirdik. Travmaya bakıp “vah vah” demeyi yeterli sanıyoruz. Acıyı bile estetikleştirip filtrelerle örtüyoruz.

O çocuk ne yaşıyor, kimse bilmiyor. Çünkü kimse gerçekten dinlemiyor. Bugün çocuklar gerçek hayatı değil, algoritmaları yaşıyor. Ailesinden sevgiyi öğrenemeyen, intikamı dizilerden öğreniyor. Sınıfta fark edilmeyen çocuk, Discord sunucularında görünür olmaya çalışıyor. Kimseyle konuşamayan çocuk, içindeki öfkeyle baş başa kalıyor.

Belki de hiç istenmeden doğmuş bir çocuk, ebeveynlerinin bitmemiş hesaplarının gölgesinde büyüyor. Ya da evliliği kurtarmak için yapılmış bir “yama çocuk”, ebeveynlerinin elinde acımasız bir silaha dönüşüyor. Kendi travmalarını unutmak için çocuk doğuranlar, farkında olmadan yeni bir neslin yaralarını açıyor. Kendi çocukluğunu yaşayamayan ebeveynler, çocuklarından telafi bekliyor. Ve en kötüsü, bu çocuklar sustukları için değil, biz duymadığımız için kayboluyorlar.

Çünkü bu sistemde çocuk doğurmak, sorumluluk almaktan çok, toplumsal bir beklentiyi yerine getirmek. Çünkü “zamanı geldi” diye, “herkes yapıyor” diye, “aile baskısı” diye çocuk yapılıyor. Ama kaç ebeveyn, bir çocuğun ruhunu beslemeye hazır? Kaç ebeveyn, kendi içindeki çocuğu iyileştirmeden, bir başka çocuğu büyütmeye cesaret edebilir?

Bugünün çocukları, dünün ihmal edilmiş yetişkinlerinin eseri. Yarının yetişkinleri ise, bugün görmezden geldiğimiz çocuklar olacak. Peki ya biz, bu kısır döngüyü kırmak için ne yapıyoruz?

Birbirimizin çocuklarına bu kadar uzakken, “toplum” kelimesi artık sadece kâğıt üzerinde var olmaya başladı. Aynı topraklarda büyüyen, aynı bastırılmış öfkeye sahip izole bireylerden ibaret hale geldik. Görmezden gelinen acıların, duyulmayan çığlıkların arasında, artık kimse kimseye temas etmiyor.

Ve en acı olanı şu:
Yasemin’in adı bir haber bülteninde birkaç dakika kaldı.
M.Ç.’nin ise hayatı mahvoldu.
Ama bu olay, bizim hayatımıza neredeyse hiç dokunmadı.

Sahi, biz ne zaman bu kadar hissizleştik?

Ben M.Ç.’yi savunmuyorum. Ama bir çocuğun böylesine bir vahşete nasıl sürüklendiğini anlamak istiyorum. Konuşmamız gereken, o çocuğun kendisi değil; onu doğuranlar, doğurtanlar ve sonra da onu unutanlar. Bugün asıl yargılanması gereken çocuklar değil, çocuk sahibi olduğunu zanneden yetişkinlerdir.

Çocuğun Suça Sürüklenmesi: Sadece Ceza Sorunu Değil, Toplumsal Bir Sorun

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu birlikte okunduğunda, çocuğun işlediği fiilin suç olması kadar, çocuğun bu suça nasıl sürüklendiği de dikkate alınmak zorundadır. Ancak uygulamada çoğu zaman “tutuklama” daha hızlı çalışır, “rehabilitasyon” ise neredeyse hiç çalışmaz.

Suça sürüklenen çocuklar, aslında sosyal politikalardaki eksikliklerin sonucu olarak fail konumuna gelmektedir. Çocuğun bireysel kusurunu değerlendirirken; ailesel, toplumsal ve çevresel faktörler göz ardı edilirse, adalet değil intikam uygulanmış olur. Bu da hukuk devletinden ziyade cezalandırıcı bir devlet algısını besler.

Oysaki Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme açıkça der ki:

“Çocuk adalet sistemi, çocuğun yüksek yararını esas almalı ve ceza son çare olmalıdır.”

Bu vakada, M.Ç.’nin annesini kaybettikten sonra hiçbir sosyal destek almaması, okul sisteminin müdahil olmaması, dijital dünyada vahşete erişimin bu kadar kolay olması gibi onlarca etken onun fail olmasını hazırlamıştır. Hukukun bu etkenleri dikkate almadan vereceği her karar, adil değil yüzeysel olur.

Toplumsal Sorumluluk, Bireysel Ceza İle Göz Ardı EDİLEMEZ!

Bugün M.Ç. yargılanıyor olabilir ama aslında yargılanması gereken sadece o değil. Onu yalnız bırakan sistem, duyarsız kalan mahalle, sessiz kalan okul, onu görmeyen ebeveynler de sanık sandalyesine oturtulmalıdır.

Çünkü 17 yaşında bir çocuğun “öldürmek istedim, rastgele seçtim” demesi, akıl hastalığı değil, toplumsal hastalığın çığlığıdır.Bu nedenle hem ceza hukukunun hem çocuk hukukunun en temel ilkesini hatırlamak zorundayız.

“Çocuk cezalandırılmaz, korunur.”

Koruyamamışsak, cezalandırmakla vicdanımızı aklayamayız.

Yarın, O Bıçak Bizim Evimizin Kapısında Da Olabilir

Bu köşe yazısını sadece bir haberin duygusal yankısı gibi okuyup geçmeyin. Çünkü bu bir istisna değil, yeni norm olabilir. Eğer hâlâ uyanmazsak… Yarın sizin çocuğunuz da bir M.Ç. olabilir. Ya da bir Yasemin. Aradaki farkı yalnızca birkaç ihmal belirliyor.

Ve hukuk, yalnızca kanunlar bütünü değildir; toplumun vicdanıdır.
Artık o vicdanı uyandırmak zorundayız.

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.