Aday belirleme sürecine ilişkin, siyasi gündemle ilgili yorumlara bakıyorum da, hemen hemen hiç kimse Allah’ın rızasını gözeten bir bakış açısına sahip değil. Kimse bu işleri “Allah’a bırakmak istemiyor” ve Allah’ı, kendi kararlarına ikna etmeye zorlama çabası içindeler.
Bizi halk dilinde “İşi Allaha havale etmek”, sanki “Olmayacak duaya amin demek” gibi anlaşılıyor. “İnşallah” da öyle. Yoksa “Allah dilerse olur, ama ben olması için bana ne düşüyorsa onu eksiksiz yapacağım” anlamında bir söz söylenen. Neredeyse “yemin” hükmünde bir söz bu söz. Hele “o Arablar” yok mu, “bukra inşallah” demişse, “olmayacak” demenin bir başka şekli, hem de “işi Allah’la ilişkilendirerek” haşa! O yarın hiç gelmeyecek bir yarındır, “çıkmaz ayın son çarşambası” gibi bir şey.
Yarın için “inşallah” demeden verilen sözler, aslında ayetle mukayyed bir hükümdür. (Bakınız Kehf 23-24).. Tabi “Türkiye yüzyılı“ için “İnşallah demenize” gerek yok (!?) (Haşa) çünkü devlet büyükleri, herşeyi planladı, ve onlar yaparlar. Çünkü (Haşa) göklerin hazinesinin anahtarı onların elindedir ve göklerin ordularının komutası da onlardadır” Kader, rızık, ecel onların eliyle şekillenir. Hüküm sahibi olanlar ve insanları terbiye edenler onlardır, onların Talim ve terbiyesi, yasalarına, iradelerine bağlı olarak hareket eder /etmek zorundadır inşallah!? Öylemi dersiniz!? Aday belirlerken, önce olmayacakları belirlemek gerek, ehliyet ve liyakat açısından. Birini işe alırken de bu böyle aslında. Sadece siyasi tercih olarak değil, herhangi bir atama, dernek, vakıf, oda seçiminde de bu böyle. İşi ehline vermeyenler, ehliyet ve liyakate dikkat etmeyenler, istişare ve şurayı esas almayanlar, ihaleye fesat karıştırır gibi seçime hile karıştıranlar, ölçüyü kaçıranlar, haddi aşanlar, Adil Şahitlerden olmayanlar var ya, Allah’ın vadi var, onlar yiyecekler doymayacaklar,
Nisa 85’de ne diyor biliyor musunuz: “Kim iyi bir işte aracılık ederse, ona onun sevabından bir pay vardır; kim de kötü bir şeyde aracılık yaparsa, ona o kötülükten bir hisse vardır. Allah, her şeyin karşılığını verir.” O adayları belirleyenler, onlara oy verenler, bu ayete dikkat etsinler.
Bakın, bize hayır gibi gelen şeyde şer şer gibi gelen şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir. (Bakara 216). Evet, evet, biz bilmeyiz Allah bilir.
Bakın, partizanlık, hatta hemşericilik, mezhepçilik, Müslümancılık bile yeri geldiğinde Hakkı ikame etmeyen her türlü taraftarlık ırkçılıktır. Unutmayın “fikri kavmiyyeti tel’in ediyor peygamber”. İlk haram, ilk günah, ilk lanet ırkçılığadır. Bir kavme/ topluluğa olan düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesi gerek. (Maide 8)
Sakın, sakın, din ve devlet büyüklerinizi, ideolojik önderlerinizi İLAH ve RAB, İDOL/PUT edinmeyin. (Bakınız Tevbe 31). Bakın, onlardan biri size bir şey söylerde, o şey üzerinde düşünmeden o şeyi onların istedikleri gibi kabul veya reddetmez misiniz, işte bu onları İlah ve Rab edinmek demektir. Aklınızı kiraya vermeyin. Kimseye “vur de vuralım, öl de ölelim” demeyin. Rüşvetçi, torpilci, yalancı, kibirli, ikiyüzlü, fuhşiyat ehli, müsriflerden uzak durun. Kamu kaynaklarını kendi menfaati, ikbal ve şöhreti için, yakınları için harcayanlara oy vermeyin, sonra onları yakacak ateş sizi de yakar.
Herkes “kazanacak adam”ın peşinde. Sanki kimse Allah’ın razı olacağı işler ve Allah’ın razı olduğu adaylar peşinde değil. “İnsanların çoğu hüsrandadır“. “Tekasür suresi” çokluk peşinde olanları, çoklukla övünenleri kınar.
Bakın, Eflatun kamu’nun vekaletine talip olup, o konuda ihtiras sahibi kişilerin, talip oldukları kamu görevi konusunda ısrarcı olup, başkalarını devreye sokup, lobi yapanlar hakkında “onlar ya kendilerini neyin beklediğinden habersiz gafil ve cahiller, ya da kendi menfaati için makamını kullanma planları yapan kötü niyetli biri” olarak tanımlar. “Görev istenmez, göreve davet edilir” anlayışı buradan gelir. Halk kendinde itibar gören, Hakikat ehli birine , adil bir toplumun ayan kabul edilen, itibar gören kişileri tarafında davet yoluyla adaylık söz konusu olabilir. Yani bir bakıma 2 dereceli bir seçim söz konusu olur. Halkoyu “intihab-ı sani” için gereklidir bu sisteme göre.
Bugünkü seçim sistemi çok adil değil, parti sistemi de özellikle ülkemizde adil bir sistem değil. Genel başkanların çoğu TEK ADAM, yani rejimin adı Cumhuriyette olsa, “Lider” denen adam, partinin sadece genel başkanı değil, “mülkün sahibi“ (!?) ve “ideoloğu”dur. Yani MONARK’ıdır. Onun içindir k, kongrelerinde bakarsınız, ortada Türk Bayrağı, sağında Mustafa Kemal, solunda Genel Başkanlarının resmi vardır. Yani hepsi birer yaşayan 2.bir Mustafa Kemal’dir ve tabi TEK ADAM’dır. Her şey “Onun liderliğinde, Açtığı yolda, gösterdiği hedefe, durmadan yürüyecek bir nesil” yetiştirmeye ayarlanmıştır. Onlar olmadan olmaz çünkü. İlahi irade onların mukaddes ve muazzez iradesinde kendi ifadesini bulur.
Seçeceğiniz kişi, haşa “Tanrının gölgesidir. Bu “zamane tanrıları” her nedense kendi Tanrılıklarının teyidi için sizin tasdikinize muhtaçtır!?
Bakın, sonuçta tencere yuvarlanacak kapağını bulacak. Her topluluk layık olduğu gibi idare olunacak, siz kendinizi değiştirmeden Allah sizin hakkınızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Allah cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmeyecek.
“Davranışları sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer kısmına yönetici yaparız.” (En’am, 129) Ahirette Cehenneme gönderilecek olan zalim ve kafir halk liderlerini, liderler de onları suçlayıp birbirlerini lanetleyeceklerdir. (bkz.A’raf,39;Şuara,99;Ahzab,67). Sakın kendi zebaninizi, kendi celladınızı, kendi soyguncunuzu kendiniz seçmeyin. Sonra şikayetçi olursunuz. Unutmayın kendi düşen ağlamaz. “Allah her dönemin hükümdarını halkın kalbine göre gönderir. Onları düzeltmek isterse salih birini, helak etmek isterse kötü birini hükümdar olarak gönderir.” (bkz. İsra,16). “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. O yine de çoğunu affeder.” (Şûrâ:30)..
“Kazanacak birinden önce Allah’ın rızasına uygun olan birini bulun. Önce insanları Hakka ve hayra çağırın, değilse, onlardan uzaklaşın. Allah’ın gazabı onları bulacaktır. Allah onların başına zalimleri musallat edecek, onların üstüne pislik yağdıracak, onların işlerini sarp dağlara sardıracaktır. Babanız haşa peygamber olsa gelse, onları kimse kurtaramaz. Başka peygamber de gelmeyecek.
Yiyip doymayan, zina edip çoğalmayan, aklını, vicdanını ve sezgilerini alkol ve uyuşturucu ile Şeytanın emrine veren, Allah’ı unutup kibirle yürüyenler yok mu, vay onlara.. Yakında nasıl bir yıkılışla yıkıldıklarını görecekler, azım sadıkları, hor gördüklerinin önünden kaçacak yer arayacaklar, servetler, orduları, dostları onların düşmanlarının elinden alamayacak. Çünkü kötülük rüzgarı ektiler, fırtına biçecekler. Yalan sözlerle, algıları yöneterek insanlara yalan söylediniz. Şifa diye hastalık yaydınız, fıtratı bozdunuz, geni ile oynanmış ekinler ektiniz Fesat biçeceksiniz., Yalan söylediniz insanlara yalan.. Çünkü kendi yolunuza, gücünüzün çokluğuna ve insanları tehdit ederek korkuttunuz. Şimdi sıra sizde.
Sanıyor musunuz ki, siz peygamberleri aday gösterseniz, her zaman seçimi hemen onlar kazanırdı. Onların istediği birini siz onlara aday gösterecek olursanız, o halk sapkınlardansa, sizin kazanacak adayınız sizin için rahmet vesilesi olacağını mı zannediyorsunuz!
Hayır da, şer de Allah’ın iradesi içindedir. İnsin ve ciddin, meleklerin ve Şeytanın Rabbi Allah’tır. Onun iradesi dışında hiçbir şey yoktur. O gören, duyan, bilen, hüküm sahibi olan, Kadere, rızga ve ecele hükmedendir ve O bizleri, mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek bizi imtihan etmektedir. (Bakara 155). Bunu size söyleyen, “Allah cc bizi böyle imtihan edecek” diyen siyasilere oy verin, ötekilere değil. Sahi, aday olanlar, Allah’ın kendilerini neyle imtihan edeceğinin biliyorlar mı? Nelerine güvenerek o sözleri verecekler.. Hele o kamu kaynaklarını kullanarak kendi reklamını yapanlar yok mu? Onların yalan vaatlerini cilalayıp halka aktaran reklam ajansları, kiralık kalemler yok mu, bu yalanlara teşne partizanlar ve bunlara kolayca kanan seçmenler hepinizin canı cehenneme. Ben böyle bir siyasetten Allah’a sığınırım.
Selam ve dua ile…