İSRAİL’İN GAZZE’Yİ ELE GEÇİREMEMESİ İsrail’in Gazze şehrini yenememesinin birkaç nedeni var. İlk olarak, Hamas ve diğer Filistinli direniş grupları, İsrail’in hava saldırılarına ve kara harekatlarına karşı etkili bir şekilde direniyor. Bu gruplar, İsrail’in savaş uçaklarına ve tanklarına karşı roket ve füze saldırıları düzenleyerek İsrail’e ağır kayıplar veriyor. Ayrıca, İsrail’in kara birliklerini mayın ve bombalarla tuzağa düşürerek İsrailli askerlerin ilerlemesini zorlaştırıyor. İkinci olarak, Gazze’nin dar ve yoğun nüfuslu bir şehir olması, İsrail’in hava saldırıları ve kara harekatlarının etkinliğini azaltıyor. İsrail’in hava saldırıları, Gazze’de büyük yıkıma ve sivil kayıplara neden olsa da, Hamas ve diğer Filistinli direniş gruplarının üslerini ve mühimmat depolarını tam olarak yok edemedi. İsrail’in kara harekatı ise, Gazze’nin dar sokaklarında ve yoğun nüfuslu bölgelerde ilerlemeyi zorlaştırıyor. Üçüncü olarak, uluslararası toplum, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını eleştirerek İsrail’i baskı altına alıyor. Bu baskı, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını sınırlamaya çalışıyor. Bu nedenlerden dolayı, İsrail’in Gazze şehrini yenmesi mümkün görünmüyor.
FİLİSTİN’İN GENÇ VE HIZLA ARTAN BİR NÜFUSA SAHİP OLMASI Genç ve dinamik bir nüfus, Filistin’in geleceğinde oldukça etkili olabilir. Bu nüfus, Filistin’in siyasi, ekonomik ve sosyal kalkınmasına önemli katkılar sağlayabilir. Bu genç nüfus Filistin’in ekonomik kalkınmasına katkıda bulunabilir, siyasi birliğini güçlendirebilir, farklı siyasi grupları arasında diyalog ve uzlaşmayı teşvik edebilir, yeni fikirler ve girişimler geliştirebilir ve Filistin’in ekonomisini çeşitlendirmeye yardımcı olabilir, Filistin’in sosyal dönüşümüne öncülük edebilir ve Filistin’de daha adil ve kapsayıcı bir toplum inşasına katkıda bulunabilir. Genç ve dinamik bir nüfusun Filistin’in geleceğinde etkili olması için, bu nüfusun eğitim ve istihdam olanaklarına erişimi olması önemlidir. Bu nüfusun siyasi katılımı teşvik edilmesi ve sosyal hayata aktif olarak dahil olması da önemlidir.
DİRENİŞ HAREKETLERİNİN GÜÇLÜ HALK DESTEĞİNE SAHİP OLMASI Direniş hareketlerinin güçlü bir taban desteğinin olması, Filistin’in geleceğinde önemli bir öneme sahiptir. Bu destek ile İsrail’e karşı mücadele devam ediyor. Direniş hareketleri, güçlü bir taban desteğine sahip olduklarında, İsrail’e karşı mücadeleyi sürdürme konusunda daha motive ve kararlı olurlar. Bu, İsrail’in direniş hareketlerini bastırmak için daha fazla güç kullanmasını zorlaştırabilir. Direniş hareketleri, güçlü bir taban desteğine sahip olduklarında, Filistin halkının desteğini kazanma konusunda da daha başarılı olurlar. Bu, direniş hareketlerinin siyasi bir güç olarak güçlenmesine ve Filistin’in geleceğinde daha fazla söz sahibi olmasına yardımcı olabilir. Bu aynı zamanda uluslararası toplumun desteğini kazanma konusunda da çok önemlidir. Direniş hareketleri, güçlü bir taban desteğine sahip olduklarında, İsrail ile barış görüşmelerinde daha güçlü bir konuma gelirler, elleri güçlü olur. Bu, Filistin’in daha adil bir barış anlaşması elde etmesine yardımcı olabilir. Güçlü destek, Filistin’in bağımsız bir devlet olarak kurulmasını sağlama konusunda daha büyük bir öneme sahiptir. Bu, Filistin’in kendi kaderini tayin hakkını elde etmesine yardımcı olabilir.
İSRAİL’İN ASİMETRİK BİR ÇATIŞMADA DEZAVANTAJLI BİR KONUMDA OLMASI İsrail’in asimetrik bir çatışmada dezavantajlı konuma sahip olması birçok faktörlerden kaynaklanmaktadır. Öncelikle coğrafi konum itibarıyla İsrail çok dezavantajlı bir konumdadır. İsrail, Filistin’in etrafında konumlanmıştır. Bu, İsrail’in Filistinli direniş hareketleri tarafından her yönden saldırıya uğrayabileceği anlamına gelir. Sadece Filistin dahi İsrail’i asimetrik bir çatışmada çok zor duruma düşürebilecekken bütün bir bölgeyi düşündüğümüzde işlerin İsrail için bir anda nasıl kritik bir konuma geleciğini hesaplamak çok zor değil. Ayrıca İsrail, Filistin’den çok daha küçük bir nüfusa sahiptir. Bu, İsrail’in Filistinli direniş hareketleri ile uzun süreli bir çatışmayı sürdürebilmesini imkansızlaştırıyor. İsrail, bölgedeki en güçlü ordulardan birine sahiptir. Ancak, Filistinli direniş hareketleri, İsrail’in askeri gücünü dengelemek için gerilla taktikleri ve roket saldırıları kullanıyor. İsrail, ABD ve diğer Batılı ülkelerden güçlü bir destek alıyor. Ancak, Filistinli direniş hareketleri de uluslararası destek alıyor. Bu, uluslararası toplumun İsrail’e yönelik baskısını artırabilir. İsrail’in asimetrik bir çatışmada dezavantajlı konumu, çatışmanın dinamiklerini önemli ölçüde etkilemektedir. İsrail’in asimetrik bir çatışmada dezavantajlı konumunun bazı spesifik örneklerini vermek gerekirse 2014 Gazze Savaşı’nda, İsrail ordusu Filistinli direniş hareketlerine karşı büyük bir askeri operasyon düzenledi. Ancak, İsrail ordusu, Filistinli direniş hareketlerinin roket saldırıları karşısında önemli kayıplar verdi. 2021 Filistin-İsrail çatışmasında, İsrail ordusu Filistinli direniş hareketlerine karşı hava saldırıları düzenledi. Ancak, İsrail ordusu, Filistinli direniş hareketlerinin sivil hedeflere yönelik saldırıları karşısında uluslararası eleştirilere maruz kaldı ve herhangi bir başarı da elde edemedi. İsrail’in asimetrik bir çatışmada dezavantajlı konumu, çatışmanın dinamiklerini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu, İsrail’in çatışmayı uzun vadede asla kazanamayacağı anlamına geliyor.
AKAN HER KAN İSRAİL’E YÖNELİK TEPKİLERİ ARTIRIYOR İsrail’in bölgede devlet terörü uygulaması ve güçle özgürlük mücadelesini bastırabileceğini düşünmesi Filistinlilerin giderek artan bir şekilde İsrail’e karşı radikalleşmese neden oluyor. Bu nedenle Filistinlilerin gerçekleştirdiği saldırılar, İsrail’de sivil ve askeri kayıplara neden oluyor. Bu, İsrail’in güvenliğini tehdit ediyor ve İsrail’in güvenlik önlemlerini artırmasına neden oluyor. Filistinlilerin gerçekleştirdiği saldırılar, uluslararası toplumda İsrail’e yönelik olumsuz bir algıya neden oluyor. Bu, İsrail’in uluslararası izolasyonunu artırabilir ve İsrail’in diplomatik ilişkilerini ilerleyen süreçte daha da zorlaştırabilir. Filistinlilerin giderek artan direnişi İsrail’in güvenliğini, uluslararası itibarını ve bölgede uzun süre kalma çabalarını olumsuz yönde etkiliyor.
İSRAİL’İN DİĞER İÇ SORUNLARI; YAŞLANAN NÜFUS, İÇ BÖLÜNMELER, İKLİM, EKONOMİ İsrail’in başka zayıf yönleri de var. Öncelikle iç bölünmeler çok önemli. İsrail, siyasi, dini ve kültürel bölünmelerle karşı karşıyadır. Bu bölünmeler, İsrail’in siyasi karar alma sürecini zorlaştırıyor ve İsrail toplumunda istikrarsızlığa neden oluyor. Gazze savaşı sonrasında bu durumu daha net göreceğiz. İsrail’in nüfusu hızla yaşlanıyor. Bu yaşlanma, İsrail’in işgücü piyasasını ve sosyal güvenlik sistemini zorlayacak. 2023 yılında, İsrail’in nüfusunun %20’si 65 yaş ve üzeriydi. Bu oranın 2050 yılına kadar %30’a çıkması bekleniyor. İsrail, Hamas, Hizbullah ve diğer grupların saldırılarına karşı aslında savunmasızdır. Bu saldırılar, İsrail’de birçok kayıplara neden oluyor. Bunlar İsrail’in güvenliğini tehdit ediyor. İsrail, Akdeniz iklimine sahip bir ülkedir. Bu iklim, kuraklıklar ve su kıtlığı ile karakterizedir. İsrail, iklim değişikliğinin etkilerine karşı savunmasızdır. Çok dar ve tek iklime sahip ülkede iklim değişikliği, su kıtlığı, kuraklıklar ve sel gibi sorunlara neden oluyor. İsrail, su kıtlığını azaltmak için çeşitli önlemler alıyor ancak, bu önlemlerin yeterli olmadığı anlaşılıyor. Ekonomik sorunlar da çok önemli. İsrail, yüksek yaşam maliyeti, işsizlik ve eşitsizlik gibi ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlar, İsrail halkının refahını ve İsrail’in uzun vadeli ekonomik büyümesini tehdit ediyor. Bu sorunlar, İsrail’in güvenliğini, ekonomisini ve çevresini tehdit ediyor. Uluslararası izolasyon da İsrail’i fark ettirmemeye çalışsa da çok etkiliyor. İsrail, Filistin sorunu nedeniyle uluslararası toplumda izolasyonla karşı karşıyadır. Bu izolasyon, İsrail’in diplomatik ilişkilerini zorlaştırıyor ve İsrail’in güvenliğini tehdit ediyor. Bu zayıf yönler, İsrail’in güvenliğini, refahını ve geleceğini tehdit ediyor ancak hepsinden önemlisi Gazze savaşından sonra İsrail’in başına gelecek en önemli bela, dış göç olacaktır. Bu konuyu ilerleyen haftalarda detaylıca ele alacağız inşallah.
İSRAİL’İN HAVA GÜCÜNE DÖNÜŞMESİ, KARA GÜCÜNÜN ATIL KALMASI İsrail’in hava kuvvetlerine fazla önem verip kara kuvvetlerini ihmal etmesi iddiaları, İsrail’in güvenlik politikaları hakkında uzun süredir devam eden bir tartışma konusudur. İsrail, hava kuvvetlerine çok büyük yatırımlar yapmaktadır. İsrail’in hava kuvvetleri, dünyanın en gelişmiş hava kuvvetlerinden biridir ve bölgedeki en güçlü hava kuvvetidir. İsrail, hava kuvvetlerini, Filistinli direniş hareketlerine karşı ve olası bir Arap-İsrail savaşında önemli bir rol oynaması için özellikle Amerika tarafından güçlendirilmektedir. İsrail’in kara kuvvetleri ise hava kuvvetlerine göre daha atıl kalmıştır. Bunun neticesini son yıllardaki harekatların yanısıra halen devam eden Gazze mücadelesinde de net olarak görebiliyoruz. İsrail’in kara kuvvetleri, sayıca azdır ve hava kuvvetlerine oranla modern silahlara sahip değildir. Ancak, İsrail’in kara kuvvetleri de tamamen ihmal edilmiş değil. İsrail, kara kuvvetlerini de modernize etmeye çalışıyor ve kara kuvvetlerinin sayısını artırmaya çalışıyor. Özellikle Gazze’de devam eden çatışmalardaki ağır kayıplardan sonra buna daha çok önem vereceğini düşünebiliriz.
ULUSLARARASI TOPLUMUN BASKISI FİLİSTİN İÇİN ÖNEMLİ BİR FIRSATTIR Uluslararası toplumun baskısı Filistin için öncelikle bağımsız bir devlet kurmak için daha güçlü bir konum fırsatı veriyor. Uluslararası toplum, İsrail’e Filistin ile ateşkese yeniden başlaması ve Filistin’e bağımsız bir devlet kurma izni vermesi için baskı yapıyor. Bu baskı, Filistin’in bağımsız bir devlet kurmak için daha güçlü bir konum elde etmesine yardımcı olabilir. Bu baskı, İnsani yardım ve kalkınma için daha fazla destek sağlayabilir. Bu destek, Filistin’in altyapısını geliştirmesine, ekonomisini güçlendirmesine ve halkının refahını artırmasına yardımcı olabilir. Diplomatik destek de önemli. Diplomatik destek, Uluslararası toplumun Filistin’i uluslararası alanda tanıması ve desteklemesi, Filistin’in uluslararası toplumda daha güçlü bir ses elde etmesine yardımcı olabilir. Bu, Filistin’in bağımsız bir devlet kurulması yönündeki çabalarını uluslararası toplumda desteklemek için daha fazla baskı oluşturmasına yardımcı olabilir. Sonuç olarak, uluslararası toplumun baskısı Filistin için önemli fırsatlar sunuyor. Filistin, bu fırsatları değerlendirerek, bağımsız bir devlet kurmak ve halkının refahını artırmak için daha güçlü bir konum elde edebilir.
DİRENİŞ HAREKETLERİNİN GÜÇLENMESİ İSRAİL’İ TEHDİT EDİYOR Filistinlilerin direniş hareketlerinin güçlenmesi İsrail’i ciddi şekilde tehdit ediyor. Mevcut Gazze savaşı sürerken Batı Şeria ve işgal altındaki diğer bölgelerdeki direniş hareketlerinin hareketliliği İsrail’i derin güvenlik krizlerine sürükledi. Filistinli direniş hareketleri, İsrail’e roket saldırıları, şehadet eylemleri ve diğer türlü saldırılar düzenlemektedir. Bu saldırılar, İsrail’de sivil ve askeri kayıplara neden olmanın ötesinde bir işgalci olarak bölgede her daim korku ve huzursuzluk içerisinde olmalarına neden oluyor. Filistinli direniş hareketlerinin güçlenmesi, İsrail’in uluslararası toplumda izolasyonunu artırıyor. Bu, İsrail’in diplomatik ilişkilerini ve ekonomik fırsatlarını zorlaştırıyor. Filistinli direniş hareketlerinin güçlenmesi, İsrail için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. İsrail, bu tehditleri azaltmak için çeşitli önlemler almaktadır. Bu önlemler arasında, güvenlik önlemlerini artırmak, Filistinli direniş hareketlerine karşı askeri operasyonlar düzenlemek ve uluslararası toplumu Filistinli direniş hareketlerine karşı harekete geçirmek yer almaktadır. Bu da direniş örgütlerinin daha da güçlenmesine neden olmaktadır.
ULUSLARARASI DESTEĞİ KAYBETMESİ İSRAİL’İ TEHDİT EDİYOR İsraillilerin uluslararası toplumun desteğini kaybetmesi, İsrail’in güvenliğini, ekonomisini ve uluslararası itibarını olumsuz yönde etkilemektedir. İsrail, bu tehdidi azaltmak için küresel uzantıları ile çeşitli önlemler almaktadır. Bu önlemler arasında, uluslararası toplumla ilişkileri geliştirmek, İsrail’in güvenliğini ve refahını desteklemek için uluslararası toplumu ikna etmek ve İsrail’in uluslararası itibarını korumak yer almaktadır. İsraillilerin uluslararası toplumun desteğini kaybetmesi İsrail’i öncelikle güvenlik açısından tehdit eder ve bölgede barınma imkanı kalmaz. Eğer bu destek ciddi manada kaybedilir ve somut yaptırımlar uygulanırsa İsrail’in askeri teçhizat ve teknolojiye erişimi zorlaşır. Bu, İsrail’in potansiyel düşmanlarına karşı daha savunmasız hale gelmesi anlamına gelir. Uluslararası toplumun desteğini kaybetmesi, İsrail’in uluslararası ticareti ve yatırımı zorlaştırır. Bu, İsrail’in ekonomik büyümesini ve refahını olumsuz yönde etkileyebilir. Uluslararası toplumun desteğini kaybetmesi, İsrail’in uluslararası itibarını tehdit ediyor. Bu, İsrail’in uluslararası toplumda daha izole olmasına ve İsrail’in çıkarlarını savunmasını zorlaştırabilir. Örneğin, İsrail’in insan hakları ihlallerine yönelik eleştiriler, İsrail’in uluslararası itibarını zedelemiştir. Bu, İsrail’in uluslararası toplumda daha izole olmasına ve İsrail’in çıkarlarını savunmasını zorlaştırabilir.
İSRAİL’İN İŞGAL VE YERLEŞİM POLİTİKASI FİLİSTİN İÇİN BÜYÜK TEHDİT İsrail’in işgal ve yerleşim politikası ise Filistin için büyük tehdittir. Çünkü işgalciler Filistin’in bağımsızlık ve egemenlik haklarını ihlal ediyor. İşgal, Filistinlilerin kendi topraklarını ve kaynaklarını yönetme hakkını kısıtlıyor. İşgalciler Filistinlilerin kendi topraklarında hareket özgürlüğünü ve gelişimini engelliyor. İsrail’in işgali Filistinlilerin en temel insan haklarını ihlal ediyor. İşgal, Filistinlilerin temel hak ve özgürlüklerini ihlal ediyor. Bu ihlallerin arasında, yerleşimci şiddeti, keyfi tutuklamalar ve ev yıkımları yer alıyor. Filistin’de istikrarı ve güvenliği tehdit ediyor. İşgal, Filistinliler ve İsrailliler arasında gerginliği ve çatışmayı artırıyor. İşgal, Filistinlilerin kendi topraklarını ve kaynaklarını yönetme hakkını kısıtlıyor. Bu, Filistinlilerin altyapısını geliştirmesini, ekonomisini büyütmesini ve halkının refahını artırmasını zorlaştırıyor. İşgal, Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme hakkını ihlal ediyor. Bu, Filistinlilerin bağımsız bir devlet kurmasını ve kendi hükümetlerini kurmalarını engelliyor. Filistinlilerin yaşam standartlarını düşürüyor. Bu, Filistinlilerin ekonomik fırsatlardan mahrum kalmasına, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimini zorlaştırmasına ve güvenlik endişeleriyle yaşamak zorunda kalmasına neden oluyor. İsrail’in işgal ve yerleşim politikasını sona erdirmesi, Filistin için hayati önem taşıyor. Bu, Filistinlilerin bağımsızlık ve egemenlik haklarını elde etmelerine, insan haklarını korumalarına ve istikrar ve güvenlik içinde yaşamalarına yardımcı olacaktır. Sonuç İsrail-Filistin çatışması, her iki taraf için de büyük bir zorluk. Bu çatışmada mevcut durumu anlamak için iki tarafın da güçlü ve zayıf yönlerini, fırsatlarını ve tehditlerini dikkate alan bir yaklaşım gereklidir. İsrail, güçlü bir askeri güce, gelişmiş bir ekonomiye ve gelişmiş bir savunma sanayine sahiptir. Bu, İsrail’i Filistinli özgürlük hareketlerine karşı korumaya ve işgali sürdürmeye yardımcı olmaktadır. Filistin ise güçlü bir kültürel kimliği ve güçlü halk desteği ile küresel güçlerin sınırsız destek verdiği İsrail’e karşı direnmeye devam etmektedir.
Mustafa Uzun Araştırmacı Yazar