Amerikan kamuoyunda giderek daha fazla tartışılan iddiaya göre, ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard, Başkan Donald Trump’ın Amerikan Silahlı Kuvvetlerini doğrudan İran’a karşı İsrail’le birlikte sahaya sürmesi halinde istifa etmeyi değerlendirdiğini yakın çevresiyle paylaştı.
Bu bilgi, Washington’daki kaynaklarına sık sık atıfta bulunan ve ABD güvenlik kulislerine dair analizleriyle bilinen siyasi yorumcu Travis Akers tarafından gündeme getirildi. İddia ilk olarak NTV tarafından Türk basınına taşındı.
Şu ana dek bu iddia ne Tulsi Gabbard’ın ofisi ne de Beyaz Saray tarafından doğrulanmadı. Ancak Gabbard’ın bu kararı değerlendirdiği haberinin, ABD’nin Tel Aviv’e aktif askeri destek verebileceği yönündeki söylentilerin en üst seviyeye çıktığı bir dönemde ortaya atılması, gelişmenin arka planında ciddi görüş ayrılıkları olabileceğini düşündürüyor.
Üstelik Trump yönetimi içinde bu çatlak, ilk kez kamuoyu önünde de görünür hale geldi. Başkan Trump, dün yaptığı bir açıklamada, Gabbard’ın Ulusal İstihbarat Direktörlüğü raporlarında yer alan, “İran’ın şu anda nükleer silah üretmediği” yönündeki değerlendirmeyi doğrudan reddetti.
Trump, Tel Aviv’in iddiasını sahiplenerek, “İran bir savaş başlığına sahip olmanın eşiğinde” ifadelerini kullandı. Bu açıklama, Trump ile Gabbard arasındaki ilk kamuoyu önündeki görüş ayrılığı olarak kayda geçti.
Trump tarafından Şubat 2025’te Ulusal İstihbarat Direktörü olarak atanan Gabbard, görev süresince özellikle “yasal dayanağı olmayan askeri müdahaleler” konusunda defalarca çekincelerini kamuoyuyla paylaşmıştı.
Kongre onayı olmadan yürütülen operasyonlara karşı sert tutumuyla bilinen Gabbard’ın, Trump’ın İsrail’e doğrudan askeri müdahale yetkisi vermesi halinde köprüleri atabileceği belirtiliyor.
Uzmanlara göre, ABD’nin İran-İsrail çatışmasına doğrudan dahil olması, Ortadoğu’daki güç dengelerini altüst edebilir.
İran’ın doğrudan ABD’yi hedef alması kaçınılmaz hale gelirken, Körfez ülkelerinden Irak’a, Lübnan’dan Yemen’e kadar çok sayıda bölge devletinin de sıcak çatışmaya çekilmesi riski artıyor.
Bu nedenle Gabbard’ın istifa ihtimali, sadece iç siyasi bir kriz değil, ABD’nin dış politikada alacağı yönü belirleyecek tarihi bir dönüm noktası olarak da değerlendiriliyor.
Gabbard şu ana dek konuya ilişkin kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmadı. Ancak Beyaz Saray’daki sessizlik, ABD medyasında “fırtına öncesi sessizlik” olarak yorumlanıyor.
Bir istifa ya da açık bir karşı duruş, yalnızca Washington’da değil, Tel Aviv’de, Tahran’da, Moskova’da ve Pekin’de bile jeopolitik sonuçlar doğurabilecek kadar büyük bir sarsıntı yaratabilir.