Suriye’deki Dürzi nüfusu 700 bin, bölgedeki lokal yayılmacı nüfusu ise Lübnan, Ürdün, İsrail ve Suriye’de oluşuyor. Totelde net bir sayı yok ama 2 milyon olduğu tahmin ediliyor. Venezuela da dahil!
Olgunlaşmış nüfusu Şam’ın doğusu ve güneydoğusunda belirgin bir kalabalığa sahipler, hatta Dürzi Dağı diye adlandırılan yerde kolonileşmişler.
Ekonomik, askeri, iktisadi güçleri yok denilecek kadar azdır. İç savaşta tarafsızlıklarını korudularsa da kendileri Şii, Nusayri mezheplerine yakındırlar.
Etnik olarak takiyeci bir duruşa sahipler ve menfaat–çıkar esasına göre hareket ettikleri için, tam olarak yaşadıkları din literatürünü bilen yok gibidir.
Ben İsrail’de kaldığım sürece, özellikle Kubbetü’s-Sahra’da görevli birçok İsrail asker ve polisinin Dürzi olduğuna şahit oldum ve inançları hakkında çok sohbet ettik.
“Peki neden Dürziler orada görevli?” diye sorduğumda, Filistinlilere karşı daha sert ve merhametsiz oldukları için özellikle lokasyon çalışmalarında onları seçtiklerini söylediler.
Bunu Dürzi bir polis gülerek söylemişti; ortamda 4-5 Türk arkadaş da buna şahit oldu.
Dürziler genelde İsrail ordusunun özel birlik diye adlandırılan IDF’nin %86’sını oluşturuyor. Özellikle bu bölgedeki Dürziler gönüllü olarak askerlik yapıyor, polis ve asker olma istekleri var. Hatta sınavlarda onlara İsrailli yetkililer tolerans gösteriyormuş.
Bu bölge dışında yaşadıkları tek yer ise sadece Venezuela’dır.
İsrail’in üst aklı uzun zamandır Türkiye’ye karşı ses getirecek ve üstünlük kuracak bir eylem arayışındaydı. Bu gözlem hâlâ devam etmektedir. Süveyda bu bekleyiş için tarif edilemez bir fırsattı İsrail için.
Ama Türk devletinin kadim aklı, İsrail ve dostlarını ters köşe yaptı, hem de hiç beklemedikleri yer ve zamanda…
Türkiye bu süreçte öncelikle Suriye ve bölgede sükûnet istiyor. Bu zaman çok önemli; temel taşların oturması, kazanılması gereken bir dönemdeyiz.
Eğer Türkiye–İsrail ile karşı karşıya gelirse, şu anki Batı bloku ile ters bir ilişkiye girmiş olacak. Hatta bu olay NATO’nun dağılmasına kadar gidebilir.
Çünkü Amerika, İsrail’den desteğini asla çekmeyeceği için NATO’yu bile dağıtabilirdi.
İsrail, öncelikle Dürzileri kullanarak Suriye hükümetini müdahaleye zorladı ve Genelkurmay Başkanlığını bombalayarak gözdağı verdi.
Asıl hedef Türkiye’yi sahaya çekmekti. Ama:
Tilkinin türlü türlü oyunu varsa, kurdun da türlü türlü yolu vardır!
Birden, uluslararası toplumda yapılacak olan karşı bir tehdit algısıyla Türkiye dışlanacaktı. Suriye sahada tek kalacak ve İsrail’in istediği konumda, güçte kalacaktı.
Bu, bölgenin tek patronu olma arzusuydu.
Zaten olay sonrası, bir grafik resimle Davut Koridoru adı altında bir Suriye haritası yayınlandı. YPG’nin Dürzilere yardım edeceği, bölgedeki ayrılıkçı gruplar ve Nusayri uzantılarının harekete geçeceği anlatıldı.
Var olan Suriye rejimi yok edilmekten ziyade, güçsüzleşerek İsrail’in dediklerini yapmak zorunda bırakılacaktı.
Zaten son zamanlarda Netanyahu, Türkiye’nin Ortadoğu, Asya ve Afrika’daki yayılmacı politikalarından rahatsızdı.
Bunu birkaç hafta önce “Osmanlı geri dönmeyecek” diyerek iç korkusunu dışa vurmuştu.
Bu söylemi kullanarak Batı’dan, hatta Suriye’de Esad döneminin düşmanı olan İran ve Rusya’dan bile destek alabilirdi.
Çünkü korku, insanı yaşatır ve ayakta tutar; yeni arayışlara ve savunmalara iter…
TÜRKİYE, OYUNDA DAHİL DEĞİL; OYUNU KURAN TARAFTA!
Türkiye, İsrail’in oyununu anlaması günler değil, saatler aldı.
Süveyda’daki Dürziler isyana kalkıştığında, Suriye hükümeti isyanı bastırmak için barışçıl uyarılarla Dürzileri uyardı.
Sonrasında bölgede yaşayan sivil halka karşı tahrik amaçlı eylemler yapan Dürziler, bir hastaneyi basarak doktor ve hemşirelerin tamamını öldürdü!
Bununla beraber Suriye hükümeti, isyanı bastırmak ve kontrolü almak için bazı güvenlik güçlerini bölgeye gönderdi. Ancak İsrail araya girerek, Genelkurmay Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın yakınlarını bombaladı.
Bu açık bir uyarıydı.
Mesajı alan Şam birliklerini geri çekti ve Türk savaş aklı devreye girdi.
Suriye askerleri geri çekildi ve aşiretler bu meseleyi kapatmak için görevlendirildi.
Artık İsrail’in karşısında halk vardı.
Ve tüm planlar alt üst oldu.
İsrail, Dürzileri satmak zorunda kaldı.
Bu olay, bir iç mesele olarak Suriye hükümetinin inisiyatifine bırakıldı.
YPG NEDEN MÜDAHALE ETMEDİ?
Evet, etmedi… Çünkü edemedi.
YPG anlatıldığı gibi gerçek bir güce sahip değil.
Bölgeden aldığım bilgilere göre 130 bin askeri var; ancak bunların yarısından fazlası Arap aşiretlerinin üyesi.
Coğrafyanın ekonomik koşulları kötü olduğu için, sadece maaş almak amacıyla katılan kişilerden oluşuyor.
Hatta %20’si tehdit ve zorlama ile katılmak zorunda kalan, bölgede yaşayan Kürt nüfustan!
Eğer Dürzilerin isyanına bir müdahale olsaydı, Türkiye gereken cevabı daha yolda verirdi.
Merak etmeyin, devlet uyumaz ve unutmaz!
Not: Bölgedeki tüm Dürziler İsrail yanlısı değildir. Bir kısmı, Ahmet Şara’yı açıkça desteklemektedir.
SONUÇ
Bu büyük savaşın sadece bir prova, bir deneme, bir yoklamasıdır!
Kürt, Türk, Arap halkları artık uyanmalı…
Mezhebi ve fikir ayrılıklarını, kendi menfaatlerini düşünen liderleri bir yana bırakmalı…
Allah’ın soracağı soruları, Allah’a bırakmalı…
Doğru bir akide üzerinde birleşmeli ve İslam ahlakına, adaletine geri dönmelidirler.