web analytics

Olimpiyatlarda Siyah Eldivenin Hikayesi

Yayınlama: 14.07.2023
A+
A-

“Doğru olan hiçbir zaman yanlış olamaz. İnanılmaz gerçek bir hikâye!”

 

Öyle bir yıldır ki 1968, kısacık ömrüne birçok insan, utancın ve umudun şahitliğini sığdırmıştır.

 

O yıl, dünya tamamen kontrolden çıkmıştır: Vietnam Savaşı, Martin Luther King ve Bobby Kennedy’nin öldürülmesi, Amerika’da zencilerin hakları için ayaklanmaları, Prag Baharı ve Sovyet tanklarının “Prag Baharı’nı” bastırmaları, tüm dünyaya yayılan Paris öğrenci hareketleri, savaştan bıkan gençlerin yeni yaşam biçimi arayışları, tüm bunların olimpiyattaki sarsıcı yansımaları…

 

Bu olayların her biri, kitaplara konu olmuş, tarihin akışını değiştirmiş gelişmelerdir. Bir de ”Siyah Eldivenler”in başrolde olduğu dostluk ve cesaret hikâyesini barındırır ki 1968, tüyleri ürpertir.

 

1968 Mexico City Olimpiyat oyunları dünyada olan biten sarsıcı olayların gölgesinde gerçekleştirilirken, Amerikalı Tommie Smith 200 metrede altın madalyaya kazanır. 2’nciliği Avustralyalı Peter Norman ve 3’üncülüğü yine Amerikan takımından John Carlos alır.

 

Siyah Panterler: Amerikalı Tommie Smith ve John Carlos, Afro-Amerikalı yani zencidirler. Olimpiyatlar sırasında Amerika’da oldukça karışıktır.

 

Irkçılık o dönemlerle çok büyük boyutlardadır. Çoğu eyalette Afro- Amerikalıların seçimlerde oy kullanmaları mümkün olamaz. Çünkü seçmen kütüğüne yazılmaları engellenir. Eğitim eşit değildir. Zenciler okullara alınmaz, çeşitli bahaneler bulunur. Seçmen olabilmek için okuma yazma şartı getiren kanun konulmuştur.

 

Bazı eyaletlerde taşıma araçlarında, kamu alanlarında hala Beyazlar-Siyahlar ayrımı vardır. Mississippi’deki seçmen kütüğüne siyahların sadece % 6’sı kayıtlıdır. Bir kentte belediye yüzme havuzu siyahlara yasakken bir başka kentteki yerel yönetici başka bir şeyi yasaklamaktadır.

 

Hukuk adamları, polis, siyasi liderler ya bu durumu destekler ya da engellemeye çalışmazlar. ”I Have a Dream – Bir Rüyam Var” çarpıcı sloganıyla Martin Luther King de kitleleri ılımlı çözüm arayışları ile etkiler.

 

Aslında 1955 yılında, Alabama- Montgomery’de Rosa Parks isimli siyahi kadının otobüste oturduğu ve bir beyaza yer vermediği için tutuklanmasıyla başlayan ırkçılık karşıtı gösteriler hız alarak yirmi yıl boyunca sürer.

Irkçılık karşıtı direnişin 1968 yılı önder gruplarında biri de Kara Panterler’dir.

 

Siyah deriden eldivenleri, siyah üniforma, bere, gözlük, onların sembolleridir.

Yerine ve zamanına göre zenciler vatandaş olarak görülürler, ya da görülmezler. 1968 yılında, Vietnam savaşında, yarım milyon Amerikalı savaşmaktadır ve bunların çoğunluğu zencilerden oluşmaktadır. O dönem siyahiler ve yoksul olanlar savaşa götürülüyordu. Siyahiler de zaten yoksul insanlardı.

 

Afro-Amerikalılar gittikçe bu anlamsız savaşa daha çok karşı çıkıyorlardı. Muhammed Ali, 1967 yılında Vietnamlılara karşı hiçbir düşmanlığı olmadığını, hiçbir Vietnamlının da kendilerini zenci (Negro) olarak nitelendirmediğini söyleyerek orduya alınmayı reddettiğinde, siyahiler arasında yaygın biçimde hissedilen bir duyguyu dile getiriyordu.

 

“Neden, Negro (zenci köle) diye adlandırdıkları kişiler arasından biri olan ben, üstelik burada siyahilere köpek gibi davranılıp, onların en temel insanlık ve kişisel hakları reddedilirken, evimden 16.000 km uzaktaki bir yere gidip, deri rengi farklı insanların üzerine bomba atmaya gitmem için bir üniforma giymemi istiyorlar?” Bunları söylediği için Muhammed Ali’nin şampiyonluk unvanı geri alındı ve Ali yıllar boyunca boks lisansından mahrum edildi.”

 

Siyahiler sadece savaşa gönderilmekle kalmazlar, fiziki, genetik kapasiteleri ve yetenekleri nedeniyle sporun her türü ve sanatta bir bakıma kullanılırlar. Siyahi sporcu madalya kazanıp Amerikan marşını okutturduğunda en iyi vatandaş olur ama eve döndüğünde her türlü ırkçı davranışa maruz kalır.

 

Protesto için En Uygun Ortam: Olimpiyatlar

200 metre yarışının üçüncüsü John Carlos ve birincisi Tommie Smith‘e göre Amerika’daki zencilerin ikinci sınıf muamele görmesine dikkat çekmek için tüm dünyanın izlediği olimpiyat oyunlarından daha uygun bir ortam olamazdı.

 

Bir protesto planı yaparlar ve yarışı ikinci bitiren Avustralyalı beyaz tenli Peter Norman‘a bu durumu anlatırlar, Norman tereddütsüz “Sizinleyim” der.

 

Carlos yıllar sonra Norman’ın cenazesinde şunları söyleyecektir. “Yapacağımızın atletik bir başarıdan çok daha büyük olduğunu biliyorduk. Planımızı anlatırken Norman’ın gözlerinde korku olacağını düşünmüştüm sadece “sevgi” gördüm.”Planlarını ödül töreninde isimleri anons edildiğinde uygulayacaklardır.

 

Norman, protestoda kullanacakları eldivenlerden birini Smith’in diğerini Carlos’un giymesi gerektiğini söyler çünkü John Carlos siyah eldivenlerini olimpiyat köyünde unutmuştur.

Bu nedenle bir çift eldiven paylaşılacaktır.

 

Smith ve Carlos isimleri anons edildiğinde ayakkabılarını çıkarır, kürsüye doğru yalın ayak yürürler. Amerikan Marşı çalmaya başladığında ikisinin de başları önde ve eldivenli olan ellerini göğe doğru kaldırmış, gururlu, cesur birer sütun gibi dururlar.

Birincilik ve Üçüncülük kürsüsündeki bu iki sporcuya, göğsüne iğnelenmiş OPFHR (İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi) rozetiyle ve fikirleriyle yol gösteren Peter Norman da destek olur.

 

O yıllarda bir beyaz için böyle bir protestoya destek olmak inanılmaz cesaret gerektiren bir iştir. Marş boyunca Smith ve Carlos’un fakirliği sembolize eden çıplak ayakları, zenci başkaldırısını anlatan siyah eldivenleri, yere doğru mutsuzluğu anlatan bakışları ve yanlarındaki dostluğu ve eşitliği sembolize eden beyaz tenli arkadaşlarıyla, ingilizce o günlerin sembol olan ”He became part of one of the most powerful ımages – en güçlü görüntülerden birinin parçası oldular” ifadesiyle, 1968 yılının unutulmaz görüntülerinden biri olarak hafızalara kazınırlar.

 

Sporcuların bu tarihi duruşunun ardında;

Seslerini tüm dünyaya en etkili şekilde duyurmuşlardır ama bunun acısını hemen çekmeyede başlamışlardır.

 

Carlos ve Smith ertesi gün olimpiyat kampından uzaklaştırılır. Ülkelerinde bir kesim tarafından coşku bir kesim tarafından nefretle karşılanırlar. Norman için ise hayat daha zor olmuştur. O dönemlerde Avustralya’da da Aborjinlere karşı ikinci sınıf muamele edilmektedir ve ülkesi Avustralya Norman’ın davranışının

karşısındadır.

 

Her üçü de tehditler almışlar, her üçünün de spor hayatları dolaylı olarak sona erdirilmiştir artık. Her üçünün evlilikleri de zorlukları kaldıramaz, boşanırlar. Dostlukları ise payidar kalır.

 

Görüşürler, konuşurlar, mesafelere rağmen. Norman’ın kuzeni tüm bu olayı konu alan “Salute” isimli bir belgesel hazırlar ve belgesel 2008’de gösterime girer.

2012’de Avustralya parlamentosu Norman’dan resmi olarak özür diler ve ırklar arası eşitlik eylemine verdiği desteği överler. Oysaki, çok geç kalınmıştır. Ülke örnek bir vatandaşını silip atmış, başarılı olmasını ve ülkesi için çalışmasını engellemiştir.

 

Öyle ki Norman 1968’de kırdığı rekoru ile Avustralya’nın 200 metre rekorunu çok uzun süre elinde tutmuştur. Katıldığı bir yarışta aşil tendonunu zedelemiş ve kangren olmuş fakat doktorunun çabaları ile iyileşmiştir.

“Doğru Olan Hiçbir Zaman Yanlış Olamaz”

Üçlü son olarak kalp krizinden ölen Norman’ın cenazesinde buluşurlar. Tommie Smith, Norman’ın ailesine dönerek şunları söyler: “Peter Norman, doğru olanın hiçbir zaman yanlış olmayacağına inanan bir adamdı. Her zaman benim dostum olarak kalacaktır. Bu ruh hiç ölmeyecek. Siz de bu kaya gibi sağlam miras ile yaşayacaksınız”

 

Bu tarihi anı anlatan iki heykel bulunmaktadır. Biri African American Museum’daki (Afrika Kökenli Amerikalılar Müzesi) bronz heykel, diğeri ise San Jose State Universitesi’ndeki heykel.

 

San Jose State Universitesi’ndeki heykelde Peter Norman yoktur. Yeri yani ikincilik basamağı boş bırakılmıştır. Heykeli yapan sanatçı şunu söylemek ister: ”Peter Norman’ın yerine siz geçin ve haksızlıkların karşısında cesurca durun. Durun ki dünya Norman gibiler – sizin gibiler ile yaşanılabilecek bir yer olsun.”

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.