web analytics

“Kalbi Hüseyin, Duruşu Yezîd Olanlar”

Yayınlama: 04.07.2025
A+
A-

Bazen öyle yerler vardır ki, sadece coğrafya değil, zaman da orada kanla yıkanır. Kerbelâ, asırlar önce, insanlığın vicdanına kazınan en büyük direniş destanlarından biridir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (sav) sevgili torunu, Hz. Hüseyin, genç yaşına rağmen adaletin, hakkın ve teslimiyetsizliğin simgesi olarak orada can verdi. Onun verdiği mücadele, sadece o günün değil, bütün zamanların zulme karşı direnişinin mihenk taşı oldu. Bugün, binlerce yıl sonra, Gazze aynı kahraman ruhu omuzlamış, Kerbelâ’nın çağdaş sahnesi haline gelmiştir.Kerbelâ’da susuz bırakılan o temiz yürek, Hz. Hüseyin… Gazze’de ise çocuklar, kadınlar, yaşlılar; onlarca nesil bombaların gölgesinde büyüyor, haykırıyor.Kerbelâ’da zalim Yezîd’in ordusu vardı; bugün Gazze’de ise çağımızın modern Yezîd’leri, teknolojiyle donanmış ordularla, sessiz sedasız vahşetini sürdürüyor.

Bu benzetme sadece bir mecaz değildir; bu, mazlumun ruhunun, zaman ve mekân tanımadan süren direnişinin sembolüdür.

Hz. Hüseyin, Hz. Muhammed’in (sav) doğrudan torunu olarak, İslam’ın en kutsal mirasını temsil ediyordu. Onun şahadeti, sadece bir aile dramı değil; insanlık onurunun, hakkın ve adaletin karşısındaki zulme karşı duruşuydu. Kerbelâ, yüzyıllar sonra bile gönüllerde sarsılmaz bir iman ve vicdan kıvılcımı yakmaya devam ediyor.Bugün Gazze’de yaşananlar, bu kutlu direnişin modern tezahürüdür. Orada hedef alınan sadece bir coğrafya, bir örgüt ya da bir halk değil; İslam’ın direniş ruhudur, ümmetin küfre teslimiyet göstermeyen kalbidir. O kalp ki, Hz. Hüseyin’in feryadıyla çarpıyor hâlâ.

Batı dünyasının ve siyonist güçlerin derin stratejilerinde Gazze, sadece bir şehir değil, aynı zamanda direnişin sembolü, ümmetin diriliş kodlarının saklandığı kutsal bir merkezdir.

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları, sadece askeri bir operasyon değil; manevi, kültürel ve psikolojik bir imha planıdır. Kadim Arap ve İslam damarını koparmak, ümmetin ruhunu teslim almaktır. Gazze’de her patlayan bomba, sadece bir binayı değil, bizim suskunluğumuzu, çaresizliğimizi, hatta bazen duyarsızlığımızı da hedef alıyor.

Kerbelâ’da Hz. Hüseyin yalnız bırakıldı çünkü çevresindekilerden bazıları korktu, bazıları menfaat peşindeydi. O suskunluk, Yezîd’in kılıcına güç verdi. Bugün ise ümmetin büyük bir kısmı, Gazze’ye karşı yükselen zulme karşı sadece sözde kınamalarla yetiniyor. Sosyal medyada paylaşılan anlamlı sözler, kalplerde gerçek bir sarsıntı yaratmadığı sürece zalimin zulmüne karşı bir anlam ifade etmez. Maalesef ekonomik olarak da bu savaşın tarafıyız..İsrail’i destekleyen ürünlerle dolu sofralarımız, markalarla dolu dolaplarımız, o coğrafyada akan kanın sorumluluğunu taşımakta. Gazze’nin çığlığı, bizim ceplerimize de işliyor. Vicdanını diri tutmak isteyen herkesin vicdanını cüzdanına da taşıması gerekiyor. Çünkü gerçek direniş, sadece sözde değil, eylemde olur.

Gazze sıradan bir şehir değil; Filistin’in Akdeniz’e açılan tek kapısı, siyonistlerin “büyük İsrail” rüyasını bozacak son kale. Gazze düştüğünde Kudüs’ün de düşmesi kaçınılmazdır. Kudüs düştüğünde ise Mekke ve Medine’ye uzanan bir kuşatma zinciri tamamlanır.

Bu yüzden Gazze, sadece Arapların ya da Filistinlilerin değil; tüm İslam dünyasının davasıdır. Çünkü mesele coğrafi değil, imanî ve vicdani bir davadır.

Gazze, ümmetin direniş ateşini canlı tutan son noktadır. Bu savaş sadece toprak mücadelesi değil, aynı zamanda inanç, direniş ve özgürlük mücadelesidir.

Gazze’de Kerbelâ’nın izleri var. Bugün Filistin’de, özellikle Gazze sokaklarında, Hüseyin’in o feryadı hâlâ yankılanıyor. Bir damla suya muhtaç bırakılan bebekler, annelerinin gözleri önünde can veriyor. Yezid’in susuz bıraktığı Ali Asgar, bugün Gazze’de adını bile söyleyemeden toprağa düşen bebeklerin her birinde yeniden can buluyor.Orada bir çocuk ağlıyorsa, burada kalpler sustuysa; boykot etmeyen eller, zalime destek veriyordur.Boykot, yalnızca bir tüketim tercihi değil; bilinçli bir duruş, bir direniş biçimidir. Amerikan, Fransız, İsrail destekçisi ürünlerden uzak durmak, sadece ahlaki değil, manevi bir sorumluluktur.Hz. Hüseyin yalnızdı çünkü insanlar konforlarını tercih etmişti.

Unutma,Hz. Hüseyin’in kanı yere akmadı.
Her damlası, bugün hâlâ ümmetin ruhunu uyarıyor.
Ama Yezîd’in adı, asla dua ile anılmadı…
Ve kıyamete kadar da anılmayacak.

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.