🟣 Gureşin ulu çinari…
Bugün size Türk güreşinin yaşayan efsanelerinden Necdet Uçari bir nebzede olsa hatirlatmaya çalışacağım.
Elbetteki bu konuda güreşin duayenlerinden Ata karataş’in arşiv bilgilerine baş vurulmadan yazılan yazılarin yerli yerine oturmayacaginida biliyorum.
Bir kaç saat önce, 90 yaşına merdiven dayamış ulu çinar Necdet uçar hocamızla telefonda konuşurken onun zorlandığını gördüm.
Yasliliktan başka kim bilir ne derdi vardı sormaya cesaret bile edemedim .
Necdet Uçar’la konuşurken geçmiş zamanda milli takım kamplarında yasanmisliklarimiz bir film şeridi gibi gözümüzün önünden akip geçti.
Telefonda sesi yorgun ve halsiz geliyordu.
Tıpkı olimpiyat sampiyonumuz rahmetli İsmet Atlı’nın kendi şiirinde dediği gibi
“Ne hastayım nede sayri
Adale et kemik ayrı Telemeye döndum gayri Yoğurt gibi eze beni
Vursalar geçerdim taşa
Ulaşirdım uçan kuşa
Gidemem iniş yokuşa
Salmayin düze beni
Koca dunya uçtan uca
Bsyragimi diktim burca
Gençlik gitti olduk koca
Size bildirsinler beni”
Ben bir taraftan Necdet hocayi dinlerken diğer taraftan Rahmetli atlı’nın yukaridaki şiirini içimden terennüm ediyordum.
Özlemişim Necdet hocayı bundan 5-6 yıl önce arada birbirimizi arar hal hatır sorardik.
Şimdilerde hayat mücadelesi ve vefasizliklar insanları birbirinden uzaklaştırdı.
Hani bir söz varya ” Eskilermi iyiydi, eskidenmi iyiydik”
Geçmişi bize özleten en büyük hasletimiz vefa idi, çünkü yağmur yemiş toprak kokulu yürekler arar bulurlardi birbirlerini gönül alır gönul verirlerdi.
Faydacilik yoktu eskiden herkes dost gönüllü Yunus dilliydi
Haksızlıklar karşısında kerbelaydı yürekler
Neyse biz konumuza dönelim..!
Necdet uçar 90 yıllık hayatına neleri sığdırmıştı güreş onun için hayata tutunacagi bir dal idi, güreşçiler ise onun evladi.
Bir baba edasıyla sporcularını korur kollardı onların dertleriyle hüzünlenir sevincleriyle çocuk gibi bayram ederdi.
O İstanbul beyfendisiydi, kibar ve nazikti, iri cüssesi ve 1.90′ nin üzerindeki boyuyla, bilgisiyle, duruşuyla, adamligiyla adeta güreşin koca yureklisi, koca çinariydi.
Eyvallahsızdı, kendi yağıyla kavrulur kimseyede minnet eylemezdi sözü ve özü keskin bir adamdı.
Kocaman bir ömrünü güreşe adayan bu ulu çınar, O dönem ki kıt imkanlarla nelere gögus gererek kimleri yetistirmedi ki, Hamza Yerlikaya, Salih Bora, Serhat karadag, Şaban Donat ve yüzlerce sampiyon ve ekibinde kimler yoktu ki..!
Yüzlerce şampiyonun madalyasinda onun alın teri ve duası vardı.
O, Türk Güreşinin Yükselişinin ve gerileme nedenlerinin yaşayan tarihiydi.
Türk güreşinin 1948 Londra -1960 Roma ‘daki tarihi zaferlerine şahit olmuş
Altınay, Haydarpaşa, Demirspor, Beşiktaş Jimnastik kulüplerinde ve Grekoromen güreş milli takımlarında;
Teknik adam olarak;
22 Avrupa ,20 Dünya,
6 Akdeniz, 3 Olimpiyat ta görev yapma mutluluğuna erişmiş bir balatlıydı o.
Türk güreşinin gerileme devri olan 1970-1990 yıllarında da çok mücadeleler vermisti.
Hatta o dönemler Necdet hoca bir konuşmasinda
Türk güreşi için “Londra başlangıç, Roma zaferdir” diyordu.
Haklıydı, 1948 Londra olimpiyatlarında gurescilerimizin kazandığı 6 altin madalyayı baslangıç 1960 Roma olimpiyatlarında elde edilen 7 altın madalyayı tarihi zirve olarak adlandırıyordu.
Necdet Uçar 1970’li yıllarından önce sporculuk hayatında bir çok başarılarda elde etmiş sıkletinde Balkan, Akdeniz oyunlarında defalarca sampiyon olmuş Avrupa, dünya minderlerin de Albayragi temsil etmişti.
Ulu çinar telefonda zar zor konuşsada sesindeki titreklik ve yslnizlik hissi çok şey anlatıyordu.
Bir çok insanın hayatında olduğu gibi Necdet hocanın sozlerindeki kirilganlık onun önem verdiği vefa, dünkü gün gibi geçip gitmişti adeta.
Hep deriz ya..!
“Toplumun bir itme gücü ve motivasyon kaynağı olan sanatcı ve sporcularin sahne ışiklari asla sönmemeli”
Yarınlar geç olmadan bu koca yürekli insanlarımıza daima sahip cikmaliyiz dahi cikamiyorsak helallik almalıyız.
Sende bize Hakkını helal et kıymetli hocam bizler sana vefasızlik göstersekte senin okyanus yüklü gönlüne sığınıyoruz.
Alın terini, sağlığını, vefani, koskoca ömrunu bıraktığın güreş minderlerinden birkez daha sana sesleniyoruz ” Biz vefasizlara hakkını helal edermisin hocam”