Mektubun içeriğine dair değerlendirmelerde bulunan Ahmet Özal, Öcalan’ın babası Turgut Özal için “demokrasi şehidi” nitelendirmesinde bulunduğunu belirtti. “1993’te yaşananları anlatıyor ve babam hakkında güzel şeyler söylüyor” diyen Özal, “Bir demokrasi şehidi olduğunu ifade ediyor. O dönemde babamın ani vefatıyla ilgili birçok iddia ortaya atılmıştı. Spor yaparken kalp krizi geçirdiği söylendi ama spor yapmıyordu. Kalp aniden durdu. Bu kriz değil. Amerika’daki doktoru da bunun milyonda bir görülen bir kalp durması olduğunu ifade etmişti” dedi.
Ahmet Özal, mektubun satır aralarında 1993 yılına ilişkin önemli göndermelerin yer aldığını da belirtti. “1993 sadece babamın değil, birçok önemli ismin şaibeli şekilde hayatını kaybettiği bir yıldır” diyen Özal, bu isimleri şöyle sıraladı:
Tüm bu ölümlerin birbiriyle bağlantılı olduğunu öne süren Ahmet Özal, “93 yılı çok karanlık bir yıldır, incelenmesi gereken çok şey var. Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen dış mihrakların devrede olduğu kanaatindeyim. Babam Türkiye’yi İtalya, Fransa gibi bir ülke yapmak istiyordu. Bu, bazılarını rahatsız etti” dedi.
Abdullah Öcalan’ın mektubunda barışa ve diyaloga vurgu yaptığını da aktaran Ahmet Özal, “Öcalan, Kürt meselesiyle ilgili çözüm önerilerinden ve demokratik açılımlardan bahsediyor. Benimle görüşmek istediğini de dile getirmiş. Ancak kendisine doğrudan cevap verme imkanım olmadı” dedi.
Barış sürecine dair kişisel görüşlerini de paylaşan Özal, çarpıcı bir çıkış yaptı:
“Barışmayalım da ne yapalım? 40 bin kişi öldü, bir 40 bin kişi daha mı ölsün? Bu çözüm değil. Yazık, günahtır. Barışı herkes ister, inşallah başarılı olurlar.”
Ahmet Özal, babası Turgut Özal’ın dış politika vizyonuna da dikkat çekerek, onun tarihi bir cümlesini hatırlattı:
“‘Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar 21. asır Türkiye’nin ve Türklerin asrı olacaktır’ derdi babam. Bu çok iddialı bir cümleydi ve tehdit olarak algılandı. Batı böyle bir Türkiye’yi kolay kolay kabul etmez. Onun için bizim akıllı olmamız, oyun kurucu gibi düşünmemiz gerekir.”
Turgut Özal, 1990’ların başında Kürt sorununa dair farklı ve cesur bir yaklaşım sergilemiş, askeri yöntemlerin çözüm olmadığını dile getirerek siyasi ve demokratik yolların tercih edilmesini savunmuştu. 1993 yılında Cumhurbaşkanlığı görevindeyken, kalp krizi sonucu hayatını kaybetmişti. Ölümünün ardından ailesi dahil pek çok kişi ölümde şüphe olduğunu dile getirmiş, 2012 yılında mezarı açılarak adli tıp incelemesi yapılmıştı. Ancak yapılan analizlerde Özal’ın zehirlendiğine dair bir bulguya ulaşılamamıştı.
Bu mektupla birlikte yeniden gündeme gelen 1993 yılı, Türkiye’nin siyasi tarihinde karanlık bir dönüm noktası olarak tartışılmaya devam ediyor. Abdullah Öcalan’ın Turgut Özal’a dair övgü dolu ifadeleri ve barış çağrısı, hem siyasi kulislerde hem kamuoyunda yeni bir tartışma dalgası başlatmış durumda.Araçlar