Kılıçdaroğlu, mahkeme sürecine dair yaptığı açıklamada, parti yönetiminin hukuken geçersiz sayılması durumunda bir yönetim boşluğu oluşabileceğini, bu durumda da mahkeme kararıyla CHP’ye kayyum atanabileceğini öne sürdü. “Bu riski bertaraf etmek için görevi kabul etmem gerekebilir” diyen Kılıçdaroğlu, bu çıkışıyla hem parti içinden hem de kamuoyundan çeşitli tepkiler aldı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise bu açıklamaya sert bir karşılık verdi. Göreve gelme ihtimalini “tarihi bir hata” olarak değerlendiren Özel, partinin demokratik süreçlerle kurultayda seçilen yönetime saygı gösterilmesi gerektiğini vurguladı. “CHP, kayyumla değil, kurultayla yönetilir” diyen Özel, Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin parti içi huzuru ve siyasi meşruiyeti tehdit ettiğini savundu.
Tartışmaların büyümesinin ardından, CHP’li 10 milletvekili sosyal medya hesaplarından Kılıçdaroğlu’na destek açıklamaları yaptı. Bu milletvekilleri arasında Mahir Polat, Sevda Erdan Kılıç, Rıfat Nalbantoğlu, Deniz Demir, Ali Öztunç, Gamze Akkuş İlgezdi, Hasan Öztürkmen, Orhan Sarıbal, Hasan Ufuk Çakır ve Hüseyin Yıldız yer aldı. Yapılan açıklamalarda, Kılıçdaroğlu’nun yıllarca partiye verdiği emek, liderliği ve siyasi nezaketi ön plana çıkarıldı.
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç, destek açıklamasında Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştirilerin “organize trol saldırısı” olduğunu ileri sürdü. Öztunç, bu saldırıların arkasında geçmişte Kılıçdaroğlu’nun desteğiyle makam elde etmiş bazı kişilerin olduğunu iddia etti. “CHP kültürüne yakışmayan bu dil ve üslup partimize zarar veriyor” diyen Öztunç, suskunluklarının parti terbiyesinden kaynaklandığını, ancak hakikatin er geç ortaya çıkacağını vurguladı.
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ise açıklamasında, “CHP kimsenin hırsına teslim edilecek bir parti değildir. Suskunluk, teslimiyettir. Sessizlik, bu fitnenin ortağı olmaktır” diyerek parti içindeki sessiz kalmayı tercih eden kesimlere uyarıda bulundu. CHP’nin halk iradesiyle yönetilmesi gerektiğini belirten İlgezdi, kamuoyunu bu süreçte daha dikkatli olmaya davet etti.
Milletvekillerinin açıklamaları, Kılıçdaroğlu’nun liderlik sürecine dair ortak bir vefa duygusu içeriyor. Mahir Polat, Kılıçdaroğlu’nun siyasi mirasını şu sözlerle özetledi: “Kemal Kılıçdaroğlu demek; linçlere, suikastlere ve ölümün üzerine baş eğmeden yürümek demektir. Siyaseten yıpratılmak istenen bu miras, parti tarihinin en onurlu yürüyüşlerinden biridir.”
Sevda Erdan Kılıç da açıklamasında CHP’nin köklü geçmişine ve kurumsal hafızasına dikkat çekerek, “Geçmişimizi inkâr ederek birlik olamayız. Kılıçdaroğlu, bu partinin emeğiyle yoğrulmuş bir değeridir” ifadelerini kullandı.
Mersin Milletvekili Hasan Ufuk Çakır, eleştirilerin etik dışı olduğunu belirterek, “Kılıçdaroğlu bu ülkenin adalet mücadelesine yön vermiş bir liderdir. Onun duruşuna yönelen her haksız itham, aslında CHP’nin değerlerine saldırıdır” dedi.
Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ise açıklamasında, “CHP birbirini iterek değil, omuz omuza yürüyerek kuruldu. Bugün yaşananlar, partinin hafızasına yönelik bir suikasttir” diyerek sert ifadeler kullandı.
Tüm gözler 30 Haziran’da Ankara’da görülecek mahkeme duruşmasına çevrildi. Eğer mahkemeden “mutlak butlan” kararı çıkarsa, Kılıçdaroğlu’nun görevine geçici olarak geri dönmesi mümkün hale gelebilir. Bu durum parti içindeki dengeleri önemli ölçüde değiştirecek ve muhtemelen yeni bir kurultay sürecini beraberinde getirecektir.
Siyasi gözlemciler, CHP’nin önümüzdeki süreçte yalnızca bir liderlik sorunu değil, aynı zamanda kimlik ve yön kriziyle karşı karşıya kalabileceğini değerlendiriyor. Bu tartışmalar, sadece parti içi meselelerle sınırlı değil; aynı zamanda Türkiye’nin muhalefet haritasını da yeniden şekillendirebilecek güçte.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun olası geri dönüşü ve mahkeme süreci CHP içinde yalnızca bir hukuk mücadelesi değil, aynı zamanda bir siyasi gelecek vizyonu mücadelesi olarak görülüyor. Parti içerisindeki destek ve muhalefet arasındaki bu gerilim, CHP’nin Türkiye siyasetindeki konumunu ve stratejik yönünü belirlemede kilit rol oynayacak.
Şu an için tek net gerçek, 30 Haziran’daki duruşmanın yalnızca bir hukuki süreç değil; aynı zamanda CHP tarihinde dönüm noktası olabilecek siyasi bir eşik olduğudur.