Emekli büyükelçi ve dış politika uzmanı Uluç Özülker, yaşanan krizin bölgeye nasıl yayıldığını ve Türkiye’nin bu barut fıçısındaki yerini tüm çıplaklığıyla değerlendirdi.
İsrail ve İran arasında geçtiğimiz haftalarda yaşanan hava saldırılarının ardından sağlanan geçici ateşkes, bölgedeki gerilimi düşürmeye yetmedi. İran’ın nükleer programı üzerindeki uluslararası denetimi askıya alması, Batı’nın yeni müdahaleler için zemin aradığı yorumlarına yol açtı. Bu, yalnızca İsrail-İran gerilimi değil, aynı zamanda ABD’nin olası müdahale kartını da yeniden masaya koyduğu anlamına geliyor.
Özülker, “Tahran’ın ABD ve İsrail karşısında daha dik duracağını, çatışmadan çekilmeyeceğini öngörmek mümkün. İsrail’in de Lübnan ve Gazze’nin ardından Suriye’ye yönelmesi, Türkiye’yi doğrudan etkileyebilecek bir dalganın habercisidir” diyor.
Türkiye’nin yıllardır mücadele ettiği PKK’nın silah bırakma süreci, bölgedeki diğer krizlerle birleşince daha da karmaşık bir hal aldı. Özülker, bu sürecin dikkatle izlenmesi gerektiğini belirtiyor:
“Henüz silahların nereye bırakılacağı, ne şekilde bırakılacağı netleşmiş değil. İran’daki kolu PJAK ise silah bırakmayı reddediyor. Bu da İran sınırındaki terör tehdidinin süreceği anlamına geliyor. Türkiye bu denklemde sadece iç güvenliğini değil, sınır ötesi stratejisini de yeniden yapılandırmak zorunda kalabilir.”
ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki askeri varlığı da Ankara için başka bir güvenlik başlığı. Her ne kadar bazı üsler kapatılmış olsa da, ABD yönetimi bu bölgeden çekilmeyeceğini açıkça ifade etti. Bu, PKK/YPG’nin korunduğu anlamına gelirken, Türkiye’nin olası operasyonlarına karşı da bir tür kalkan oluşturulmuş oluyor.
Özülker, bu konuda şu ifadeleri kullanıyor:
“ABD, Suriye’den çıkmıyor. Askerî anlamda varlığını küçültmüş olabilir ama siyasi ve istihbari etkinliği hâlâ güçlü. Bu da Türkiye’nin sahada yalnız bırakılabileceği anlamına geliyor.”
Son günlerde dikkat çeken bir diğer gelişme ise Hindistan’ın, Türkiye’nin Pakistan’a verdiği destek nedeniyle bölgesel planlarını gözden geçirmesi. Özülker, bu konunun Türkiye’nin Güney Asya ile ilişkilerinde yeni sorunlara neden olabileceğini belirtiyor.
“Türkiye sadece Orta Doğu’da değil, Hint Yarımadası’nda da denkleme girmiş durumda. Hindistan, Türkiye’ye yönelik karşı adımlar arıyor. Bu da diplomatik anlamda yeni bir cephe açabilir.”
Uluç Özülker’e göre, Türkiye’nin önünde üç yol var:
“Türkiye kuşatılıyor mu?” sorusu artık sadece bir komplo teorisi değil; bölgedeki gelişmeler dikkate alındığında ciddi bir dış politika sorusu haline gelmiş durumda. Özülker, “Her taraftan çevrelenmiş durumdayız. Şimdi yapılması gereken şey, proaktif bir güvenlik ve diplomasi politikası geliştirmektir” diyerek uyarısını tekrarlıyor.Kaynak Haberglobal