Ancak bu insani kervan, İsrail’in abluka politikalarının gölgesinde, bu kez beklenmedik bir engelle karşı karşıya kaldı: Mısır devleti.
Refah Sınır Kapısı’na ulaşmak isteyen yüzlerce aktivist, akademisyen, gazeteci ve yardım gönüllüsü, Mısır güvenlik güçleri tarafından Sina Çölü’nde, El-Ariş ve çevresindeki kontrol noktalarında günlerce bekletiliyor. Aralarında Avrupalı parlamenterlerin, Afrikalı insan hakları savunucularının, Arap dünyasından tanınmış simaların da yer aldığı bu gönüllüler, ne Refah’a ulaşabiliyor ne de resmi bir açıklamayla karşılaşıyor.
Bu durum, kamuoyunda sert tepkilere neden olurken, bazı yorumcular şu soruyu açıkça soruyor: İsrail’in Gazze’ye giden yardımları engelleme politikasını şimdi Mısır mı üstlendi?
Sosyal medya üzerinden paylaşılan mesajlar, yaşanan durumu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Refah’a yalnızca birkaç kilometre uzaklıkta, çölün ortasında kurulan geçici kamplarda bekletilen gönüllüler, su ve gıda gibi temel ihtiyaçlara bile sınırlı erişim sağlayabiliyor.
Fransız bir aktivist olan Jean-Luc Bousquet, şu ifadeleri kullanıyor:
“Gazze’ye yardım götürmek için Mısır’a geldik. Ancak İsrail’in bize açmadığı sınırı, şimdi Mısır kapatıyor. Burada olmak, adeta gölge bir ambargonun içinde olmak gibi.”
Bir diğer gönüllü, Ürdünlü insan hakları savunucusu Samira al-Husseini, yaşananları şöyle özetliyor:
“Mısır, Arap dünyasının vicdanı olmalıydı. Ama şimdi bize İsrail kadar uzak. Gazze’nin çığlığını duymuyorlar.”
Konuya ilişkin Mısır makamlarından henüz resmi bir açıklama yapılmış değil. Ancak güvenlik kaynakları, gönüllülerin “diplomatik izinleri tamamlanmadan” Refah’a ulaşmalarının güvenlik riski oluşturduğunu öne sürüyor. Bu durum, Sisi yönetiminin Gazze politikalarına dair soru işaretlerini daha da artırıyor.
2013’teki darbe ile göreve gelen Abdülfettah el-Sisi yönetimi, uzun süredir İsrail ile yakın ilişkiler yürütüyor. Sina bölgesinde Hamas’a karşı alınan sıkı güvenlik önlemleri, tünel ağlarının yok edilmesi ve Refah Sınır Kapısı’nın sık sık kapalı tutulması, Mısır’ın Gazze’ye yönelik tavrını sertleştiriyor.
Birleşmiş Milletler’e bağlı bazı insani yardım kuruluşları da, Mısır’ın gönüllülere uyguladığı bu “fiilî ambargoya” karşı açıklamalar yaptı. Uluslararası Af Örgütü, yaptığı çağrıda şu ifadelere yer verdi:
“Gazze halkı açlık, susuzluk ve bombalarla karşı karşıya. Yardım ulaştırmak için çabalayan sivillerin, çöl ortasında bekletilmesi, insan haklarına aykırıdır. Mısır hükümeti, bu engellemeye derhal son vermelidir.”
Refah Sınır Kapısı, Gazze’nin dış dünyaya açılan tek nefes borusu. İsrail’in tüm kara geçişlerini kontrol altında tuttuğu bir ortamda, Mısır sınırı hayati öneme sahip. Ancak ne yazık ki bu kapı, çoğu zaman hem yardım konvoylarına hem de yaralıların tahliyesine kapalı tutuluyor.
İsrail’in 7 Ekim sonrası başlattığı saldırılarda binlerce sivil yaşamını yitirirken, Gazze’ye yönelik insani yardımların büyük kısmı da ya engelleniyor ya da geciktiriliyor. Mısır, bu noktada kritik bir rol üstlenebilecekken, şu anki tutumu insani krizi daha da derinleştiriyor.
Ortadoğu uzmanları, Mısır’ın bu tavrının sadece insani bir sorun değil, aynı zamanda siyasi bir kırılma noktası olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye merkezli Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü’nden Dr. Halil Canpolat, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Mısır, kendisini Arap dünyasının lideri olarak tanımlar. Ancak Gazze gibi bir meselede, hem Batılı gönüllülere hem de Arap aktivistlere engel olması, bu iddiayı zedeliyor. Bu tutum, Mısır’ın uluslararası imajına büyük zarar verir.”
Gazze halkı günbegün hayatta kalma savaşı verirken, Refah Sınır Kapısı yalnızca yardımlara değil, umutlara da kapalı. Bu kapının bir ucu Gazze’deki aç çocuklara, diğer ucu ise dünyanın dört bir yanından gelen vicdanlı insanlara bağlı. Aradaki engelin adı ise artık yalnızca İsrail değil.
Sisi yönetimi, bu tutumuyla yalnızca gönüllüleri değil, milyonlarca vicdan sahibini çölde bekletiyor. Çünkü bu sınır sadece fiziki değil, aynı zamanda ahlaki bir sınav. Ve şu an bu sınavda kaybeden, ne yazık ki Gazze’ye ulaşamayanlar değil, kapıyı kapalı tutanlardır.