Madleen Hareketi, İsrail’in Filistin topraklarındaki politikalarına karşı küresel çapta düzenlediği barışçıl eylemlerle biliniyor. Aktivistlerin isimleri güvenlik gerekçesiyle açıklanmazken, grubun İsrail içinde gözaltına alındıktan sonra sessizce sınır dışı edildiği bildirildi. İsrail iç güvenlik birimlerinin haftalardır aktivistleri izlediği ve İran saldırıları sonrası gerilimin tırmanmasıyla birlikte “potansiyel provokasyon” gerekçesiyle müdahale kararı alındığı öğrenildi.
Aktivistler, Tel Aviv yakınlarında gözaltına alındıktan sonra sorgulanmış, ardından diplomatik kriz yaşanmaması adına basına bilgi verilmeden, gece saatlerinde Batı Şeria üzerinden Ürdün’e açılan Allenby Köprüsü sınır kapısından geçişleri sağlanmıştır. İsrail İçişleri Bakanlığı yetkilileri, konunun “kamu düzeni” ile ilgili olduğunu belirterek detaylı açıklama yapmayı reddetti.
Ürdün Dışişleri Bakanlığı ise gelen aktivistlerin ülkede geçici olarak kalacaklarını, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile birlikte “güvenli üçüncü ülke” arayışlarının sürdüğünü açıkladı. Ürdünlü yetkililer, aktivistlerin sağlık kontrollerinden geçirildiğini ve güvenli bir tesise yerleştirildiklerini de doğruladı.
Madleen Hareketi’ne bağlı uluslararası ofis, kararı kınayan bir açıklama yayımlayarak İsrail’in sadece askeri değil, aynı zamanda sivil direnişi de bastırmaya çalıştığını ileri sürdü. Açıklamada, “İran saldırılarını bahane ederek barışçıl aktivistleri hedef alan İsrail, ifade özgürlüğünü tehdit etmektedir” denildi.
Avrupa Birliği Komisyonu İnsan Hakları Temsilcisi Helena Wirtz de sınır dışı kararına sert tepki gösterdi. Wirtz, “Bu üç aktivist, çatışmaları durdurmak isteyen barışçıl seslerdi. Onları susturmak, sadece şiddeti teşvik eder” dedi. Aynı zamanda Uluslararası Af Örgütü de olayla ilgili acil bir dosya hazırlığına başladığını duyurdu.
İsrail hükümeti ise eleştirileri geri çevirdi. Başbakanlık Ofisi’nden yapılan yazılı açıklamada, “İran destekli grupların içeride kargaşa yaratmak için yabancı barışçıl görünümlü organizasyonları kullandığına dair ciddi istihbarat bulunmaktadır. Bu çerçevede önleyici tedbir alınmıştır” denildi.
İsrail kamuoyunda ise konu ikiye bölünmüş durumda. Bir kesim, sınır dışı kararını yerinde bulurken; insan hakları örgütleri ve akademisyenler, ülkenin otoriterleştiği ve savaş ortamının demokrasiyi boğduğu yönünde görüşler paylaşıyor.
Ürdün’e gönderilen aktivistlerin ikisinin Fransız, birinin ise İsveç vatandaşı olduğu öğrenildi. İsrail’e 3 hafta önce geldikleri ve Gazze sınırında bir barış yürüyüşüne katıldıkları belirtiliyor. Aktivistlerin, Filistinli sivillerin yaşadığı trajedileri dünyaya duyurmak üzere çeşitli belgesel çekimlerinde de bulundukları bildirildi.
İsrail ile İran arasındaki gerilim her geçen gün tırmanırken, savaşın yalnızca cephede değil, zihinlerde ve ideallerde de sürdüğü görülüyor. Üç barışçıl aktivistin sınır dışı edilmesi, savaşın sadece silahlı aktörlerle değil, düşünceyle de mücadele edilen bir alan olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Bu olay, sadece üç kişinin yolculuğu değil; aynı zamanda fikirlerin, direnişin ve özgürlük taleplerinin hangi koşullarda nasıl bastırılabileceğine dair çarpıcı bir örnek olarak tarihe geçti.