Son günlerde Japonya’da yaşayan Kürt topluluğunun sınır dışı edilmesi yönündeki gelişmeler, hem ülke içinde hem de uluslararası kamuoyunda dikkat çeken protestolara neden oldu. Göçmen hakları savunucuları, insan hakları örgütleri ve Japon sivil toplum temsilcileri, Tokyo başta olmak üzere birçok şehirde sokaklara çıkarak bu uygulamaya karşı tepkilerini dile getirdi. Peki Japonya hükümetinin bu kararı neden aldı? Kürt toplumu neyle suçlanıyor? Protestoların arkasındaki sebepler neler?
Japonya uzun yıllardır göçmen politikalarında oldukça katı bir ülke olarak biliniyor. Mülteci başvurularını nadiren kabul eden Japonya, özellikle siyasi sığınma taleplerinde çok az sayıda olumlu karar vermesiyle dikkat çekiyor. 2024’te Japon göçmen yasalarında yapılan yeni düzenlemelerle birlikte, iltica başvurusu 2 veya daha fazla kez reddedilen kişilerin zorla sınır dışı edilmesine yasal zemin hazırlandı.
Bu yasa, doğrudan olmasa da dolaylı olarak Kürt mültecileri de etkiledi. Türkiye, İran ve Irak gibi ülkelerden Japonya’ya sığınma talebiyle gelen Kürtlerin büyük çoğunluğu, başvurularının reddedilmesi sonrası yasal güvenceden mahrum bırakıldı.
Kürtlerin sınır dışı edilmesine yönelik kararların arkasında, Japonya ile Türkiye arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin de etkili olduğu öne sürülüyor. Türkiye’nin uzun süredir PKK ve YPG gibi örgütlerle bağlantılı olduklarını iddia ettiği bazı Kürt şahısların Japonya’daki varlığından rahatsızlık duyduğu biliniyor. Bu durum, Japonya’nın sınır dışı kararlarını hızlandırmasında dolaylı bir diplomatik etki oluşturmuş olabilir.
Japon yetkililer, sınır dışı uygulamalarını “güvenlik politikaları” çerçevesinde değerlendiriyor. Bazı Kürt vatandaşların, hükümet karşıtı eylemlere katıldıkları, radikal siyasi faaliyetlerde bulundukları veya ülkede yasa dışı şekilde bulundukları iddiaları, sınır dışı gerekçesi olarak gösteriliyor. Ancak bu iddialar, insan hakları örgütleri tarafından şeffaflık eksikliği ve yeterli kanıt sunulmaması nedeniyle eleştiriliyor.
Kürtlerin sınır dışı edilmesine yönelik başlayan protestoların birkaç temel dayanağı bulunuyor:
Japonya’daki bu uygulamalara Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ve çeşitli Avrupa ülkelerindeki sivil toplum kuruluşları da tepki gösterdi. İnsan hakları kuruluşları, Japonya’yı uluslararası sözleşmelere uymaya ve özellikle siyasi sığınma talebinde bulunan bireyleri korumaya çağırıyor.
Japonya’da Kürtlerin sınır dışı edilmesi, sadece bir iç güvenlik veya göç meselesi değil; aynı zamanda küresel ölçekte insan hakları, etnik kimlik ve siyasi baskılarla ilgili önemli bir konu haline geldi. Kürt toplumu ve onlara destek veren çevreler, bu politikaların hem hukuki hem de insani yönden yeniden değerlendirilmesini talep ediyor. Japonya’nın uluslararası insan hakları standartlarına uygun bir yaklaşım sergileyip sergilemeyeceği, önümüzdeki süreçte daha net anlaşılacak.