İsrail’in önde gelen askeri analistlerinden Eyal Berkowitz’in yaptığı son açıklama, savaşın trajedisini bir futbol mizahına indirgeme küstahlığını gözler önüne serdi. Berkowitz, “Bu sabah bir espri geldi; çeyrek finalde Hamas ile berabere kaldık ve onları penaltılarla yendik. Ardından yarı finalde İran’ı yendik. Finalde ise Türkiye var,” diyerek diplomatik teamülleri hiçe sayan, provokatif ve meydan okuyucu bir dil kullandı.
Bu açıklama, savaşları oyunlaştıran, on binlerce sivilin hayatını kaybettiği çatışmaları adeta bir şampiyona heyecanına indirgemeye çalışan bir zihniyetin dışavurumudur. Berkowitz’in sözleri, sadece İsrail’in saldırgan dış politikasını değil, bölgesel barışı sabote etme eğilimini de gözler önüne seriyor.
Türkiye’yi “final maçı” olarak gören bu söylem, yalnızca diplomatik bir gaf değil; açık bir meydan okumadır. Bu ifade, Türkiye’nin bölgesel etkinliğinden duyulan rahatsızlığın bir yansımasıdır. Ortadoğu halklarının iradesini, özgürlüğünü ve egemenliğini küçümseyen bu yaklaşım, barış değil kışkırtma dilidir.
Türkiye Cumhuriyeti, savaşla değil diplomasiyle, tehditle değil adaletle konuşan bir ülkedir. Ama aynı zamanda, milletinin onurunu ve güvenliğini korumak için bedel ödemekten asla çekinmeyeceğini de tarih boyunca defalarca kanıtlamıştır.
Ortadoğu’da her can, her çocuk, her yıkılan ev bir “gol” değil; insanlığın kaybettiği birer sınavdır. Berkowitz’in bu sözleri, İsrail’deki kimi odakların savaşı hafife alan, kanıksayan ve hatta mizaha çeviren ruh hâlini ortaya koymaktadır. Bu açıklamaların ne uluslararası hukuka ne de insani değerlere sığmadığı açıktır.
Eğer bu bir “final” ise, bu final; kibirle tevazunun, zorbalıkla halkların iradesinin, işgalcilerle direnişin arasındadır.
Türkiye bu oyunun değil, hakikatin tarafındadır.