İran Dışişleri Bakanı’nın Pazar günü yaptığı sert çıkış, bölgedeki tansiyonun daha da yükselebileceğine işaret ediyor.
Uzmanlara göre, İran’ın yüce lideri Ayetullah Ali Hamaney’in önünde sadece iki seçenek var. Ancak her iki yolun da sonuçları İran rejimi için tarihî sonuçlar doğurabilir.
Strateji uzmanı Will’e göre, Hamaney’in ilk seçeneği diplomasiye yönelmek. Bu senaryoda İran, Trump ile doğrudan müzakereye girerek nükleer zenginleştirmeyi (sivil ve askeri) tamamen reddetmeyi kabul edebilir. Ayrıca, İran destekli vekil güçlerin Orta Doğu’daki faaliyetlerini kısıtlamaya yönelik adımlar da bu anlaşmanın bir parçası olabilir.
Ancak bu yolun zorlukları büyük. İran’ın halkı, uzun süredir Batı’ya karşı direnç kültürüyle şekillenmiş durumda. Ayrıca Trump’ın İran’a ne ölçüde güveneceği ve Kongre’nin böylesi bir anlaşmayı onaylayıp onaylamayacağı belirsiz.
Will bu noktada önemli bir detaya işaret ediyor:
“Trump, böyle bir anlaşmaya razı olsa bile, İran karşılığında İsrail’e açık bir şekilde ‘İran’a saldırma’ yasağı getirilmesini isteyecektir. Bu, hem Tel Aviv hem de Tahran için büyük bir siyasi hesaplaşma anlamına gelir.”
İkinci yol ise, çok daha yıkıcı: İran’ın doğrudan veya dolaylı olarak ABD’yi hedef alması. Uzmanlara göre bu, şu üç başlıkta şekillenebilir:
İran Parlamentosu’nun, Hürmüz Boğazı’nın kapatılması yönünde karar almaya hazırlandığı da kulis bilgisi olarak sızdı. Bu hamle, dünya petrol piyasasını altüst edebilir ve küresel ekonomik bir sarsıntıya neden olabilir.
Stratejist Will şu yorumu yapıyor:
“İran, bu yolu seçerse, ABD ve İsrail karşılık olarak İran’ın askeri, enerji ve siyasi altyapısına yönelik çok geniş kapsamlı bir yıkım kampanyası başlatabilir.”
Bu ikinci senaryonun sonuçları çok daha karanlık. Will, İran’ın böyle bir çatışmaya girmesi halinde rejimin ayakta kalmasının neredeyse imkânsız olduğunu vurguluyor:
“Bu senaryoda İran’a yağacak korkunç yıkımı hayal etmek bile kolay. Ancak rejimin bundan sağ çıkabileceğini görmek neredeyse imkânsız. Ve dikkat edin; bu rejimin yerini neyin alacağı da şu anda tahmin edilemez.”
İran’ın vereceği cevap, sadece bölgeyi değil, küresel güç dengelerini de etkileyecek. Çin ve Rusya’nın bu gelişmelere nasıl yaklaşacağı, İsrail’in askeri pozisyonunu nasıl şekillendireceği, ABD’nin iç politikasında bu saldırıların nasıl yankı bulacağı gibi birçok kritik başlık önümüzdeki günlerde netlik kazanacak.
Şu anda tüm dünya tek bir sorunun cevabını arıyor: İran, misillemeyi tercih ederek savaşı mı büyütecek, yoksa diplomasi masasına oturarak bölgesel istikrarı mı seçecek?
Yanıt, sadece İran’ın değil, tüm Ortadoğu’nun kaderini belirleyecek.