web analytics

Dünden Bugüne Suriye Türkmenleri

Yayınlama: 24.09.2025
A+
A-

İç Savaş ve Varoluş Mücadelesi

Suriye topraklarının köklü halklarından biri olan biz Türkmenlerin tarihi, Orta Asya’dan başlayan büyük Türk göçlerine kadar uzanır. Bu göçler sadece Anadolu’yu değil, Suriye coğrafyasını da derinden şekillendirmiş; bölgemizin kültürel ve demografik yapısında kalıcı izler bırakmıştır. Ancak modern tarihin seyri, Türkmenler için çoğu zaman bir varlık mücadelesine dönüşmüştür.

Tarihi Kökenler ve Osmanlı Sonrası Dönem

Türklerin Suriye’deki varlığı, 10. ve 11. yüzyıllarda Büyük Selçuklu akınlarıyla güçlendi. Halep, Hama, Humus ve Şam gibi stratejik bölgelerde yoğun Türk nüfusu oluştu. Yüzyıllar boyunca Suriye; Tolunoğulları, İhşidler, Zengiler, Eyyubiler ve Memlükler gibi Türk devletlerinin yönetimi altında kaldı. 1516’da Yavuz Sultan Selim’in zaferiyle Suriye, 402 yıl boyunca Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. Bu dönemde Türkmenler, bölgenin en önemli unsurlarından biri haline geldi.

I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı’nın dağılmasıyla Suriye, Fransız mandasına geçti. Hatay’ın Türkiye’ye katılımı bizler için sevinç olsa da, Suriye sınırları içinde kalan Türkmenler için zor bir dönemin başlangıcı oldu. Fransız yönetimi, etnik ve mezhepsel farklılıkları körükleyerek bizleri bilinçli şekilde siyasi, ekonomik ve kültürel hayattan dışladı. Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının ardından baskılar daha da arttı; Türkçe gazete çıkarmak, hatta kamusal alanda Türkçe konuşmak yasaklandı.

Arap Milliyetçiliği ve Baas Rejimi

Fransız mandasının ardından yükselen Arap milliyetçiliği, 1958’de kurulan Birleşik Arap Cumhuriyeti ve sonrasında Hafız Esed’in Baas rejimiyle zirveye ulaştı. Türkmenlere yönelik sistemli asimilasyon politikaları uygulandı. Verimli topraklarımız kamulaştırıldı, köylerimizin isimleri Arapçalaştırıldı, askeri ve bürokratik görevlerden dışlandık.

Hafız Esed döneminde baskılar en üst seviyeye çıktı. Tek tip bir Suriyeli yaratma ideolojisiyle Türkmen kimliği yok sayıldı. Türkçe eğitim yasaklandı, casuslukla itham edildik ve devletin kritik kurumlarında görev almamız engellendi. Türkiye’ye karşı koz olarak PKK’nın Suriye’de örgütlenmesine izin verilmesi, Türkmenlerin güvenliğini daha da tehlikeye attı. Sınır bölgelerindeki Türkmen köyleri boşaltılarak yerine Arap nüfus yerleştirildi; amaç, Türkiye ile bağlarımızı koparmaktı.

İç Savaş ve Varoluş Mücadelesi

2011’de başlayan iç savaş, Türkmenler için adeta bir varlık-yokluk mücadelesine dönüştü. Rejim güçleri, DAEŞ ve PYD/YPG gibi farklı aktörlerin hedefi olduk. Topraklarımızı ve kimliğimizi korumak için direndik. Ancak Rusya’nın rejime sağladığı destekle Türkmen bölgeleri ağır saldırılara maruz kaldı, halkımız zorunlu göçe zorlandı. Boşalttığımız köylere PYD/YPG eliyle Kürt nüfus yerleştirildi; bu, bölgemizin demografik yapısını değiştirmeye yönelik bilinçli bir politikaydı.

Tüm bu baskılara rağmen Türkmenler, varlığını korumak için hem askeri hem de siyasi alanda adımlar attı. Ancak yıllar süren asimilasyon nedeniyle örgütlenme tecrübesindeki eksiklikler ve lider kadrolarının yetersizliği ciddi sorunlar olarak önümüzde durdu.

Yeni Dönem: Siyasal Temsil ve Haklı Talepler

8 Aralık 2024’te Esed rejiminin devrilmesiyle Suriye’de yeni bir dönem başladı. Türkmenler için bu gelişme, uzun mücadelelerimizin ardından hak ettiğimiz yeri alma umudunu beraberinde getirdi.

Bizim en temel beklentimiz, geçmişte yaşadığımız acıların tekrar etmediği, üniter bir yapıya sahip, eşit yurttaşlık esasına dayalı demokratik bir Suriye’nin inşasıdır. Ancak bugün itibarıyla 14 valilik içinde Türkmen vali bulunmamakta, bölge kaymakamlıklarında da Türkmenler görev almamaktadır. Bu tablo, yeni Suriye’nin yönetiminde hak ettiğimiz yeri aldığımızı göstermemektedir.

Türkmenlerin mecliste en az 25 milletvekili ile temsil edilmesi, yalnızca bizlerin değil, Türkiye Cumhuriyeti ve tüm Türk dünyasının da ortak meselesidir. Bu temsil, Türkmenlerin yeni Suriye’de siyasi ve hukuki haklarının iadesi yolunda atılacak en önemli adımdır. Bizim için bu, varlığımızın tanınması ve geleceğimizin güvence altına alınması anlamına gelmektedir.

Yazar: Ahmet Ağca
Beydili Türkmen Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.