Ancak işin perde arkası, açıklamalardan çok daha çarpıcı. Ritter, Trump’ın daha önce İsrail tarafından vurulmuş iki boş tesisi bombaladığını belirtti. Saldırının asıl hedeflerinden biri olarak sunulan İran’ın ünlü yer altı nükleer tesisi Firdos ise hiçbir şekilde zarar görmedi. Hatta altı bombanın bu “yıkılmaz” tesisten sekip geri döndüğü iddiası, ironik bir şekilde Washington’un askeri ciddiyetine gölge düşürdü.
Scott Ritter bu saldırıyı, “kontrollü” ve “hiçbir şey ifade etmeyen bir burger” olarak tanımladı. Tüm bu yaşananlar karşısında, Trump’a yönelik “dünyanın en büyük lideri” söylemlerini hatırlatan Ritter, “O, ulusal bir utançtır,” ifadeleriyle çok sert konuştu.
Ritter’in değerlendirmesi, bu operasyonun askeri değil, siyasi bir şov olduğuna işaret ediyor. Gerçek bir yıkımın ya da stratejik kazancın olmadığı bu saldırı, kamuoyuna yönelik bir algı operasyonu niteliği taşıyor.
Kimi gözlemciler ise bu tarz “simgesel saldırılar”ın bölgedeki tansiyonu daha da yükselttiğini, caydırıcılıktan çok kaotik bir istikrarsızlık doğurduğunu savunuyor.
Kısacası: Gökyüzünde uçan bombalar, yerde hiçbir anlam yaratmadı. Ancak Trump’ın “gövde gösterisi” tiyatrosu bir kez daha sahne aldı. Ve sahnede alkış değil, hayal kırıklığı vardı.