2015 yılında İran ile ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, Rusya, Çin ve Avrupa Birliği arasında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) ile İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetleri ciddi biçimde sınırlandırılmış, karşılığında ise Batı tarafı bazı yaptırımları hafifletmişti. Ancak 2018’de dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın tek taraflı olarak anlaşmadan çekilmesiyle birlikte İran da yükümlülüklerini azaltmış, bölgesel tansiyon yükselmişti.
Bu gelişmelerin ardından uzun yıllar süren gerginlik ve yaptırımlar döneminde, taraflar arasında doğrudan müzakere kapıları büyük ölçüde kapanmıştı. Fakat geçtiğimiz dönemlerde İtalya ve Umman gibi üçüncü ülkelerin arabuluculuğunda ABD ve İran arasında iyileştirme amaçlı beş tur görüşme gerçekleşti. Bu sürecin devamı niteliğinde planlanan altıncı tur, İsrail’in Tahran’a yönelik saldırısı nedeniyle iptal edildi.
Şansölye Friedrich Merz, Rûdaw muhabirine yaptığı açıklamada, İran’ın nükleer programıyla ilgili 2015’te varılan uluslararası anlaşmaya bağlı kalmak istediklerini ancak ABD’nin çekilmesinin süreci olumsuz etkilediğini belirtti. Merz, “Avrupalılar anlaşmada kaldı, Amerikalılar ise çekildi. Yaptırımların kaldırılması için üye ülkelerin harekete geçebileceği bir mekanizmamız var. Nükleer anlaşmayı hızla yeniden canlandırmak ve müzakerelere başlamak istiyoruz” diyerek, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin diplomatik inisiyatifi güçlendirmeye kararlı olduklarını ifade etti.
Ancak Şansölye Merz, diplomatik dengeleri gözeterek İsrail ve ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik askeri operasyonlarını eleştirmediğini ve bu operasyonları desteklediğini açıkladı. Bu tutum, Almanya’nın hem diplomasi yoluyla çözüme ulaşma isteği hem de bölgedeki müttefikleriyle dayanışma gereği arasında dikkatli bir çizgi izlediğini ortaya koyuyor.
İran cephesinde ise Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi, 26 Haziran 2025’te yaptığı açıklamada, ABD ile yeni bir müzakere sürecine girildiği iddialarını kesin dille yalanladı. Erakçi, “Hiçbir anlaşma, düzenleme ya da müzakere yapılmadı” sözleriyle İran’ın doğrudan ABD ile masaya oturma konusundaki çekincesini sürdürdüğünü gösterdi.
Avrupa ülkeleri, özellikle Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık (E3), İran’ı yeniden müzakere masasına çağırarak kapsamlı bir anlaşma arayışını sürdürüyor. Bu ülkeler, İran’ın nükleer programının tüm boyutlarını ele alacak yeni bir diplomatik çerçeve oluşturmak için baskılarını artırmayı hedefliyor. E3’ün İran Dışişleri Bakanı ile önümüzdeki günlerde yapacağı görüşme, bu diplomatik çabaların önemli bir parçası olarak görülüyor.
ABD Başkanı Donald Trump, Hollanda Lahey’de gerçekleşen NATO Zirvesi’nde yaptığı açıklamada, “Gelecek hafta İran ile müzakerelere yeniden başlayacağız, belki bir anlaşma yapacağız” sözleriyle diplomasiye dönme sinyali verdi. Bu ifade, Berlin’de olumlu karşılandı ve siyasi ortamda diplomatik çözüm yollarının yeniden açılabileceği umudunu güçlendirdi.
Ancak, İsrail’in son saldırısı ve İran’ın doğrudan ABD ile görüşmeyi reddetmesi, sürecin kolay olmayacağını gösteriyor. Almanya ve Avrupa’nın arabuluculuk rolü, bu hassas dengeleri gözeterek müzakerelerin ilerlemesi için kritik önem taşıyor.
Almanya Şansölyesi Merz’in İran nükleer anlaşmasına dönüş çağrısı, hem Avrupa’nın bölgesel barışa katkı sağlama isteğini hem de küresel güvenlik için diplomasi kapılarının tamamen kapanmaması gerektiğini gösteriyor. ABD ve İran arasındaki müzakerelerin belirsizliği sürerken, Almanya ve E3 ülkelerinin diplomatik baskıyı artırması, nükleer programın denetim altında tutulması adına yeni bir umut ışığı yakıyor.
Ancak, İsrail’in askeri operasyonları ve İran’ın sert tutumu, sürecin önünde büyük engeller oluşturuyor. Önümüzdeki günlerde gerçekleşecek görüşmeler ve uluslararası aktörlerin tavrı, Orta Doğu’daki güç dengeleri ve küresel barış açısından belirleyici olacak.