İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü’nün üst düzey isimlerinden “Hacı Yunus” lakaplı Ebulfazl Nikouei, İsrail saldırılarında öldü. Nikouei’nin İran’ın dış operasyonlarını yöneten isimlerinden biri olduğu ve özellikle Suriye’de Sünni halka yönelik baskılarla anıldığı ifade ediliyor.
İran basını, Nikouei’nin ölümünü şehadet olarak yansıttı. Ancak Türk kamuoyunun büyük bölümü için bu ölüm ne bir kahramanlık ne de bir trajedi… Çünkü Ortadoğu’nun kan gölüne dönmesinde hem İran’ın mezhepçi yayılmacılığı hem de İsrail’in devlet terörü pay sahibidir.
Nikouei, 8 yıl boyunca Suriye’de Beşar Esad rejimiyle omuz omuza çalışmış, Şam’dan Halep’e kadar Sünni bölgelerin bastırılmasında aktif rol oynamıştı. Eski Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin sağ kolu olarak da anılıyordu. Kısacası, Esad rejiminin en kanlı günlerinde hep sahadaydı.
Nikouei’nin ölümü, İsrail ile İran arasındaki gölge savaşta yeni bir perdenin açıldığını gösteriyor. Ancak Türk halkı ne İran’ın “ümmet söylemine” ne de İsrail’in “meşru müdafaa” yalanlarına itibar ediyor.
Her iki taraf da kendi çıkarları uğruna Orta Doğu halklarını feda etmekten geri durmuyor.
Türkiye’de toplumun büyük kısmı bu çatışmalara karşı ortak bir düşüncede birleşiyor:
“Ne İran’ın Şiilik adına Suriye’yi kana bulamasına, ne de İsrail’in terör estirmesine destek verilir.”
Bu topraklar, ne mezhep savaşlarının ne de emperyalist çıkar hesaplarının arenası olamaz!
Tahran’da düzenlenen cenazede Nikouei’nin babası, “Oğlum 40 yıl şehit olmayı bekledi” dedi. Oysa Türk halkı için şehitlik, adalet uğruna ölmek demektir; başka halkların topraklarına el uzatıp, kendi siyasi hesaplarını kanla yıkamak değil.