Bu tür iddialar, uluslararası ilişkilerde ve istihbarat dünyasında alışılmışın dışında ve oldukça ciddi suçlamalar barındırıyor. Ancak şu ana kadar, bu iddiaların herhangi bir resmi kurum veya bağımsız medya kuruluşu tarafından doğrulanmadığı; daha çok komplo teorileri kapsamında değerlendirildiği görülüyor.
İddianın ortaya atılmasıyla birlikte sosyal medyada hızlıca yayılan paylaşımlar, bazı kullanıcılar arasında derin endişe ve tepkiye yol açtı. Özellikle siyasi arena ve yargı süreçlerine yönelik güvensizliği artırdığı belirtilen bu tür iddialar, bilgi kirliliğine neden olmakla eleştiriliyor.
Uzmanlar ise, böyle ciddi suçlamaların kanıtlanmadan yayılmasının, hem adli süreçleri hem de uluslararası ilişkileri olumsuz etkileyebileceği uyarısında bulunuyor. Ayrıca, İsrail ile ABD arasındaki stratejik ilişkilerin, bu tür temelsiz iddialarla zedelenmemesi gerektiği vurgulanıyor.
Bu iddianın özgün kaynağına dair net bir bilgi bulunmamakla birlikte, benzer komplo teorilerinin geçmişte de çeşitli platformlarda dolaştığı biliniyor. Bu tür teoriler genellikle doğrulanmamış, anonim ya da çarpıtılmış bilgiler üzerinden şekilleniyor.
Uzmanlar, kamuoyunun bu tür iddialara karşı eleştirel yaklaşması, doğruluğu teyit edilmemiş bilgileri paylaşmaktan kaçınması gerektiğini ifade ediyor.