web analytics

İran’ın israil Karşısında rezil oldu.!

Yayınlama: 13.06.2025
A+
A-

Abartının Gölgesindeki Güç: İran Gerçekten Ne Kadar Büyük?

Yazan: Bünyamin Erdemir

İsrail-İran savaşında ne gördük.

Yıllardır bölge analizlerinde “İran bölgesel güçtür”, “İran derin devlettir”, “İran sabırlı, hesapçı, zeki bir aktördür” cümlelerini ezberledik. Oysa bugün, sahadaki gerçekler bu anlatıları sorgulama zamanının geldiğini fısıldıyor. Çünkü İran, abartıldığı kadar güçlü bir devlet değil. Belki de hiç olmadı.

GÖRÜŞ - İsrail-İran çatışması büyüyor mu?

İran’ın gücünün büyük kısmı, algı mühendisliğiyle beslenmiş; halkına ve düşmanlarına karşı aynı anda yürüttüğü bir psikolojik savaşın ürünüydü. Devrim Muhafızları’nın sert bakışları, Kudüs Gücü’nün görünmeyen elleri, mollaların meydan nutukları… Hepsi bir “karşı koyulamaz kudret” illüzyonu yaratmak içindi.

Ancak gerçek güç sınanır. Taktiksel bekleyiş değil, stratejik karşılık belirleyicidir. Bugün İsrail’in doğrudan askeri saldırısıyla karşı karşıya kalan İran, ne hava sahasını savunabildi, ne de komutanlarını koruyabildi. Stratejik merkezler birer birer hedef alındı. Bilim insanları, üsler, radar sistemleri tek tek imha edildi. Tahran yönetimi ise yalnızca seyretmekle yetindi.

İran’ın askeri bütçesi büyük, evet. Ama teknolojik üstünlüğü sınırlı. Ordusu kalabalık, ancak esnek değil. İdeolojisi güçlü görünüyor ama pratiği, sadece içerideki muhalefeti bastırmakta etkili. Suriye’de, Yemen’de, Lübnan’da yürüttüğü vekâlet savaşları da gerçek bir devlet refleksi değil, daha çok dışarıya taşan iç karmaşanın bir yansıması.

İran-İsrail Çatışması ve Asimetrik Kapasite Analizi - İRAM Center | İran  Araştırmaları Merkezi

Bugün artık netleşiyor ki İran, bir illüzyonu yönetiyor. Ve bu illüzyon, İsrail’in hedef odaklı saldırılarıyla darmadağın oluyor.

İran, belki de ilk kez bu denli çıplak kaldı. Kırk yıldır “İsrail’e karşı direniş hattı”nın öncüsü olduğunu iddia eden Tahran yönetimi, 13 Haziran sabahı göğüslemesi gereken gerçeklerle yüzleşti. İsrail’in eşzamanlı hava saldırılarıyla nükleer, askeri ve istihbari altyapısı delik deşik edildi. İran’ın sessizliği ise yalnızca taktiksel değil; stratejik bir boşluğu, yıllara dayalı bir ihmali ifşa etti.

Avrupa Ülkeleri İran'ın İsrail Saldırısına Nasıl Tepki Verdi? - Perspektif

Çünkü İran, İsrail’i gerçek bir düşman olarak görmemiş. İsrail’in gücünü bir propaganda öğesi olarak kullanmış ama ona karşı hazırlık yapmamış. “Özgür Kudüs” sadece bir sloganmış; askeri bir vizyon değil, sadece devrim meydanlarında atılan coşkulu bir nakarattan ibaret kalmış.

Suriye sahasında yıllardır harcanan kan, para ve itibar; İsrail’in hedef seçtiği bilim insanlarını ve üsleri koruyamamış. İran istihbaratı, neredeyse bu süreçte kevgire dönmüş; üst düzey komutanların ve stratejik merkezlerin hedef alınması, bu iddiayı doğrular nitelikte.

Bütün bu tablo, sadece İran’ın değil, tüm Müslüman dünyasının önüne soğuk bir ayna gibi konuyor. Pasifliğe, ezberlere, sembollere sığınan bir bölge…

Oysa tarih diyor ki:

Tarih, aynı zamanda ve devamlı olarak, beklenmeyen şeylerin gerçekleşme hikayeleriyle doludur.”

Bizler devletlerin değil bireylerin eylem ve taraflarına bakmalıyız. İran yıllardır söylem ve sloganlarla bu zamana geldi ama artık sonun başını yaşamaya başladı.

Bugün İran, kendi beklenmeyen zaafıyla karşı karşıya. Belki de bu, bölgedeki tüm güçlerin kendini yeniden tanımlaması için bir fırsattır. Çünkü gerçek özgürlük, yalnızca sloganla değil; strateji, zeka ve kararlılıkla mümkün olur.

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.